20101013

boş işler

Sherlock Holmes kaçmıştı bir ara içime,onun gözünden bakıyordum bir kaç dakikalığına.
Dalıp gitmiştim dışarıdaki parkta oturan sevgililere...Ne pissiniz ya, gidin başka bir yere diye kızıyordum içimden.Sonra kapı açıldı,yakışıklı bir adam girdi içeriye,daha önce görmüşlüğüm de yoktu.Çantasını masaya bıraktı,tanıttı kendini.Onun tanıtmasına gerek yoktu,dinlemiyordum da dediklerinin çoğunu, kendimce fikirler yürütüyordum.

Hımmm yaşı baya genç, yeni mezun olmuş bu.
Adeta beni cevaplarcasına ilk görevi olduğundan söz etti.Bir an sesli mi düşündüm acaba diye çekindim.Fatma...'ya sordum,çünkü bazen ne yaptığımı farkında olmam ben.(adı fatmanur aslında)Hayır dedi o da..Devam ettim.
Yürüyüşü, güzel,askerliğini yeni mi yaptı acaba,topuklarını vuruyordu bazen birbirine...
Bocalıyor gibi, kontrolü elinde tutmaya çalışırken, bunu öğrenciye çaktırmamaya da çalışıyor.
Konuşurken,dudağının sol kısmını havada tutuyor,ilginç.
Sesi hoş, bir kaç ay sonra görücem ama ben bu sesi.
Hmm, eğlenceli olmaya çalışıyor,üniversite havasından çıkamamış gibi...
Ara sıra öğretmenler gibi konuşuyor,tabi artık o da bir öğretmendi değil mi?...
Hani, sürekli söyledikleri bir şey vardır ya, söyleyin de bizde gülelim diye, onu demişti.Gözümden düştü o an.Tabi farklı olmalıydı o...
Devam etmek istemiyordum ama beynim buna karşı çıkıyordu.İnceleyecek bir şeyler hala vardı.
Okul çıkışında, kravatını aşağı salmış gidiyordu.Bizden farkı yoktu işte.
Okuldaki öğretmenlerin yaş ortalamasına bakınca,o bir hazineydi bizim için.E hayır benim değil,onlar için.
Ertesi gün derse geldiğinde, hoş sesiyle bağıra bağıra konuşuyordu,sınıfa sesini duyurmak için.Yazık ediyorsun be o sese diyordum bende kendimce.
Bazen dersi kesip, saçma,gereksiz sorulara cevap veriyordu.Aman tanrım!...
İlk büyük günahı işlemişti.Öğrenciyle ders saati içinde ders kesilse bile, gereksiz konuşmalar yapılmamalıydı.Hatta öğretmen, öğrencisi ile eğlenmemeliydi.
Bazen çok sertleşebiliyordu da, ama ne yaptığını unutması fazla vakit almıyordu.
Yine gülmeye başlıyor ve kontrolü kaybediyordu.Psikolojiden hoşlanmadığı her halinden belliydi.
Kendini sadece dersi verip,çıkmaya programlamıştı.
Oysa ben uzun uzun sohbet etmek istiyordum.Freud'da ne adam değil mi ama!..Biz neden uzağız bu bilime?...gibi konular konuşmak için uygun bir başlangıç olabilirdi.
Gözleri dünkünden daha bitkin,göz çevresinde hafif halka olmuş gibi.Pek belli değil ama gözüme çarptı işte.Parmağında yüzük yok ya da yüzük izi.Kesin sevgilisi vardır.Dudağında dün orada olmayan bir morluk var.Sıkıntı halinden olmuş olmasını diliyorum.Ah,tabi ya...Dudaklarını çok sık ıslatma gereği duyuyor,kendi ısırıyor olmalı.Bende yapardım bunu.Zil çalıyor,el hemen kravata gidiyor ve bir hamlede aşağı çekiliyor...

Aslında dünkü kızgınlığımdan ve bugün hiçbir şey yapmak istemem sonucunda saçmaladım böyle.

Dün Ted aradı çünkü.Boşver onu napıcaksın ki, aman o adamında neresini seviyorsan, salak derken bana,öldürmeyi düşlüyordum ben onu.Hayko'ya gideriz daha iyi dedi hatta.Öl geber dedim.Planlar yaptım,saat altı,annem yok,babam yok,zaten evde olsalarda yokluğumu fark etmeyecek kadar ilgisizler.Yavaşça çıkayım ve orda sabahlayayım,okula da yakın,ordan giderim sabah.Mutlu olurum ne güzel...Yapmadım,annem geldi ve bana küsmüştü.Ergenimsi halime iyice bürünüp odama kapandım.
Bugün zaten baya tuhaftı bununda olabileceği muhtemeldi.
Bu anın bir kaç saat öncesinde Sevgi'yle bana kontor aldıktan sonra bir adamın saçlarımı koklaması,aynı adamın yandaki kuaföre öpücük atması,sonrasında Sevgi'yle oturduğumuz yerde gülerek konuşurken bir adamın yanımıza gelip hiçbir şey yok gibi sohbete dalması ve bu adamın Ben kimim biliyor musunuz sözüyle irkildikten sonra,bana çantasını tutturması,içinden bir adet fotoraf çıkarıp,bunun babasıyım ben demesi,fotoraftaki adamın Cengiz Küçükayvaz olması,gülmemek için kendimizi zorlamamız,bir şekilde sıyrılmak için saçma bir bahane ortaya atıp uzaklaşmamız,ardından da, başka bir adamın gelip,amcayla ne konuştunuz diye sorması,o adamdan da kurtulduktan sonra Sevgi'in babasını görmemiz,ve dersaneye gitmediği için hiçbir tepki vermemesi,dersanenin de evi arayıp bugün kızınız şu kadar saat gelmedi dememesi,tuhaf şeylerdi çünkü.Ki o dersane yalnızca 1-2 dakika geç kalındığında evi arayıp ve kızınız 1-2 dakika geç kaldı beyfendi! diyen bir dersane.Annemde küsmüştü üstelik, bazen küsmesi işime geliyor aslında.Ev işlerini kendi yapıyor,benimle konuşmuyor falan.Mısır'a da zam gelmiş.Hepsine tamam da bu olmasaydı.Her geçen gün daha fazla para harcar olduk,doymuyoruz,sürekli bir şeyler yiyesimiz var.Paranın hesabını tutacak kadar cimrileşme yolunda ilerleyeceğiz.Sırf bir buçuk lira daha harcamayalım diye mısır yemeyeceğiz mesela.Zaten aldığımız kola,ayranda kalıyor,o da boşuna para,kola ayranda yook,Canım 2 saat sonra eve gideceğiz nasılsa,ne diye yemek yiyoruz ki,tamaaam öğle yemeğide kalktı.Yemek yemeyince ardından su,ıslak mendilde almaya gerek yok,tamam oda halloldu.Para cepte kaldı,sıcaklığı mutlu ediyor.
Rehber öğretmeni seminere gidiyor,okulda konuşacak kimse kalmadı ama ne güzel.
BAY.

1 yorum:

Anken Stein ©8ex-en8 dedi ki...

okulda konuşacak kimse kalmadı sadece