20100613

Dublorün Dilemması


Murat Menteş'ten; hayal aleminden zıplayarak gelen kelimelerin roman versiyonu...

Nuh Tufan, İbrahim Kurban gibi isimlerle daha ilk başta beni etkiledi.Müthiş bir zeka halkası... 

İçeriğe girmeden daha kitap kapağına bakarak gülümsediğimi hatırlıyorum, Sarı sayfalardan ilanlar;



"dostoyevski, puşkin'lik yapma! romanlarımı geri getirin kardeşim!, arkadaş kurbanları cemiyeti'nden fu"
"
yayımlanmamış büyük dedemin defterleri, osmanlıca, türkçe"
"
şibumi'de gizli tutulan dövüş teknikleri"
"
türkçe, ingilizce, yarım kalmış romanlarınız itina ile tamamlanır"
"
gözlerimi kaybettim, roman okuyacak eleman"
"
dedektiflik belgesi, nerede nasıl oldu bilemiyorum. gitti"


Bittiği zaman kendime baya bir kırgınlık hissedip tekrar başlayasım bir şekilde devamını bulasım gelen bir kitap ayrıca...( rüyamda bunu yapmayı denemiş olmamda tuhaf,rüyalarımı bile etkiledi.)


Gelelim içeriğe...

Akıl almaz bir olay örgüsü eşliğinde eğlenmece...

''..İki cihanda yüzü gülesi İbrahim Kurban'la birlikte bana kiralık ev araken Kuzguncuk'ta iki katlı ahşap bir binaya rastladık.İçeriye girdiğimizde bizi küçük bir meyve çuvalının andıran Taliha Teyze karşıladı...Evli miymişim? Değilmişim.O taktirde başka ev bakmalıymışım.Adım neymiş? Nuh'muş. Nuh muymuş? Yanımdaki delikanlı kimmiş? İbrahim'miş, arkadaşımmış.İbrahim miymiş? Hele şöyle bir oturalımmış.Bizimle birkaç kelam etsinmiş.Evvel zaman içinde bir miralay, onun için canını hiçe saymış.İsmi de üzerime afiyet Nuh'muş!

Yuhmuş!
Ne demişim?
Yok bir şeymiş.
Dahası varmış:Ona kıyan yılanın ismi de İbrahim'miş!
Ohaymış be!
Tam bu evin bulunduğu yerde, nezenin Taliha uğruna düello etmişlermiş.
Eee? Evi bana kiralayacak mıymış?
Kiralamak ne kelime, ben onun evladıymışım!
Yaşasınmış! Ak başıma Taliha kuşu konmuşmuş!...''

Okurken bol bol gülümsediğim,kelimelerin düzenine hayran kaldığım, heyt be! dediğim olmuştur.

Benim 'hüzün abidesi' olarak tanımladığım bebek bezi kralı Ferruh Ferman ile onun maskesi ile sevdiceğine yakın olabilen daha da hüzünlü Nuh'un ilginç öyküsü...

Kısaca, hem çok tuhaf, hem çok eğlenceli, hemde çok güzel bir roman.Hiç çekinmeden tavsiye edilebilecek,bunalımlı hayatınızın dinlendiricisi olabilecek kelime cümbüşü dolu kitap.

İbrahim Kurban başlıklı bölümde; olay akışıyla ilgisiz ihtimaller bölümü,Gizli ajan Habip Hobo bölümünde; Bir erkeğin hayatında...şeklinde başlayan parağraflar ve şu diyolog;

''Biliyor musun Hobbit?[bana Hobbir der.]
Neyi?
Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak ve duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar.Ve yanağımı öpüyor.
Bir gözlük almalısın Gerenimo.[Gerenimo;Hacer Ceren'in lakabı]
Neden?
Her defasında dudaklarımı ıskalıyorsun.''

ve kitap sonunda ''devamı 121. sayfada'' notuyla hayrete düşürüp eğlendiren biricik romandır kendileri...

Kitaptan kopamadım,okuduğum süre boyunca...Sanırım ilk defa bu kitabı aldatmadım.Başka bir kitap okumaya falan başlamadım,gözüm o'ndan başkasını görmedi anlayacağınız.
Devamını rüyamda tamamlamaya çalışmam çok dikkatimi çekmiş olmakla beraber nedenini bilmiyorum.Ayaküstü rüyalarım yeniden başladı diye daha çok kitaba yönelmemdendir belki.Doğrusu o halde bile kurtulamamışken...

Her yeni paragrafın başında bulunan minik notlar gibi,kitabın başlangıcında da bulunan ''Canımın içi, böyle şeyler yalnızca romanlarda olur. (Cüneyt Arkın)''notlarına bayılmış olmakla beraber Murat Abiciğimize teşekkürlerimi sunuyor ve ''Abi sen n'aptın ya?'' demekten alamıyorum kendimi...

İyi okumalar...

Hiç yorum yok: