20101031

benim evleneceğim adam...

Evleneceğim adam kendine güvenmeli, benim için ''köle'' olmaya hazır olmamalı.Ki ben ''köle'' değil ''koca'' isterim kendime.
Öyle sessiz, suskun olmamalı, konuştuğu anda diğerlerini susturabilmeli...
Seni seviyorum, seni severim, sonsuza dek beklerim, sen istediğin zaman giderim, gibi saçmalıklar olmamalı ağzında, dedim ya kendine güvenmeli, istemeli...
Evleneceğim adamın, hayatına başka bir kadın girmemiş olsun dersem rüya olur , girsin fakat her seferinde aynı şeyleri saçmalayanlardan olmasın.Her fatma, fatma değildir, gül olanları da var bunların...Dikkat etmeli.
Güçlü olmalı, eşi ve çocukları için...
İçine komedi kaçmış erkekte hoş değil, ciddi olmalı ama sıkıcı değil...Yeri geldiğinde dünya turu fikrime evet bile diyebilmeli...
Fazla katı da olmamalı, hayallerini sevmeli...
Cumartesi günleri özel bir gündür, anlayışlı olmalı...
Sıkıldığını fazla belli etmemeli ama diğer hislerini olduğu gibi söylemeli çünkü her lafın altını didiklemem.
Her saniye vıcık vıcık aşk sahnelerini oynuyor gibi olmamalıyız, ben filmde görsem ileri sararım bu yüzden...
Alışverişten nefret ederim, diğer kadınlarla kıyaslamamalı bu yüzden.
Kamp ihtiyaç gibi oldu artık benim için.Şehirden uzaklaşmayı o da istemeli...
Evleneceğim adam, herkesle hemen samimi olmamalı, her gülümseyen dişi cinse 32 dişini göstermemeli...
Harry Potter'ı sevmeli, 
tarih bilincinden yoksun olmamalı,
kitap okumayı sevmeli,
sert müzikler dinlememeli,
sade olmayı sevmeli...


Bu saydıklarıma benim yaşımda birine rastlamak zor tabi, bu yüzden onları duymuyorum bile.
Evleneceğim adam aynı zamanda benim eğitmenim gibi olmalı, ondan öğremeliyim çoğu şeyi..




Ve dahası da var...
Aklıma bunlar geldi şimdi...
Bunları düşüneceğine sınavlarına çalış der gibisiniz duyuyorum ama banane!...
Seviyorum hayalleri...

20101028

...belki

Ya ben çok hafife alıyorum yaşananları ya da insanlar fazla abartılı...Dün babam evden ayrılacağını söyledi,ne zaman gideceksin dedim.Daha kötü oldu, benim kabahatim bu da tabi.
Gidicem diyosan aman nolur gitme demem sana,bekleme benden...Babam olman bile değiştirmez bunu.Bugün öğretmenim de kalmaya karar vermiştim, ne de olsa ''anne''mdi o benim.İstemedim sonra,yoğun bir şekilde kendimi matematiğe vermek daha sinir eder beni.
Ceren'e peki dedim ama, Ruhi'ye ne göz olurum ne kulak ne de burun...İşim gücüm var benim, dil anlatımcım kimler benimle ilgiliymiş, değilmiş bunu anlama aşamasında, tanımaya çalışıyor gibi beni..Bugün edebiyat dersinde sıkılıyorsun sen dedi, evet dedim, istediğin şiir okumak,yazmak değil mi dedi,evet dedim, bak bu elimdeki de müfradat dedi...Hay allah b.. diyodum içimden...Artık etkilemiyor bu beni,insanları kazanmak kolay...Yağmuru yağdırmakta,tanrıyı ağlatmak da...Hiç bir şeyin başında öyle çok beklemem de, aceleciyimdir,sıkılırım hemen...Olur ve ben gülerim ya da sıkılır giderim.Olmayacak ama, ben zayıf değilim, istemeyeceğim bu defa...Anlamadın değil mi, bende anlamadım boşver...Şunu not al, edebiyatı istemiyorum artık...Ciddiyim, hevesti geçti değil, hala içimde ama istemiyorum,yıpratacak şeyleri teker teker çıkarmaya karar verdim...Yazmayacağım bile...Dayanabildiğim yere kadar...


O zaman,bay bay....

20101026

sıradan

Selam blog, naber bebeyim?...
Bende iyiyim sağol.
Bugün sana sıradan bir günümüzü anlatayım dedim.
İyi etmişim biliyorum tabi.
Başlıyorum tamam.


Mesela, ben hangi gün olursa olsun hep geç uyanırım.Okulda asla sıraya tam vaktinde girebilmişliğim olmadı.Sevgi'yle uzun uzun kucaklaşırız, sınıfa çıkarız.Ben kimsenin suratına bile bakmam ve sırama geçerim.


Eğer ilk ders edebiyatsa böyle olmayabilir ama.Birkaç dakika da olsa erken giderim okula,Sevgi'yle oyalanmam, neşe içinde sınıfa giderim.Otururum hoca gelir, naber hanife der,üzülürüm.Ne asılsınlar vardı çünkü, özlerim...
Bir sevdiğin vardı bilirdim,çöp gibi bir oğlan ipince,hayırsızın biriydi fikrimce demeye alıştırmıştım.
Benim sevdiğim, hiç çöp gibi olmadı,bir yanlışın vardı derdim içimden gülerdim.Sahi niye hep iri yarı oğlanla ufacık kızın aşkını aramıştım?...
Sıradan bir günü anlatıyordum evet.Muhtemelen sabahları kahvaltı yapmadığımdan, ilk dersin arasında para harcamaya başlarım.Öğlene para kalmaz.Sonra, dört gözle beklediğim öğle arası gelir, dostluktan faydalanarak ne kadar para varsa ortaya koyar,öğlen güzelce yemek yer,daha da doymaz abur cubur yemeye devam ederim.


Sevgi'yle olduğumuz günler en güzelleri...
Dışarı yalnız ikimiz çıktığında mutlaka bir şey olur.Ya bir deli bulur bizi,ya bir sapık...
Sevgi komik insandır,ben onun yanındayken onun kadar olmasa da gülmeyi seven...Bu saçma yaşantımızı anlatır daha da güleriz hatta...Biz Sevgi'yle sürekli güleriz zaten.Bence bu saçma şeylerde hep o yüzden bizi buluyor..


Şuan sağ kolumda bir morluk olduğunu fark ettim.Sol avucumu arı soktu,sağ elimi kedi ısırdı.Ve ciddiyim.


Herkesin gıpta ettiği bir dostluğumuz var.Tü tü tü maşallah dediğini duyar gibiyim,sağol blog...
5 arkadaş...Onlar benden daha bağlı bu dostluğa,ben daha insan olduğumu bile kabul edemiyorum =)
Son zamanlarda bende baya bağlanmış durumdayım buna,1 sene de anca iştirak edebildim konuya..Tamamen soyutlama çabası içindeydim kendimi ve başarılı oluyordum da..Sonra vazgeçtim karışmaya çalıştım aralarına.Fakat öyle uzaklaştırmışım ki kendimi,artık korktuklarını iyice belli ettiler benden...
Neyse konuşacağım,onlar gibi davranacağım....İnsan olmayı deneyeceğim...Güzel olacak gibi...


Birde Rory'nin mimi var tabi, unutmuş değilim.


Mentos'u bilirsiniz.Ha işte ondan başka ağzımın tadı yoktur benim.Yerim,ah yiyorum da...


Bundan başkada öyle tek bir isme bağlı kalmışlığım yoktur yiyeceklerde...Ne bulursam yerim =)...Karamelli çikolata ah...Neyse kapatalım mı artık bu mevzuyu?...
Öperim kendinize iyi bakın...Ha birine yollamam lazım dimi şimdi bunu,öf hala ısınamadım ben buna..Neysee bi bakalım. 


demet yazsın...


 tamam bay, öpüyorum...

20101025

Bugün ''kendin'' için ne yaptın?


Seni,senden çalan toplumdur.
Böyle işte...İzin vermek istemiyorum buna.Okula gitmenin zorunlu oluşundan hoşlanmıyorum.Temizlik sorun değil,1 öğün yemek yemesem ölmem,1 gün okula gitmesem dünyanın sonunu getirmem,1 gün kitap okumasam hakkımda idam kararı da çıkmaz.Yapmak istediğim tek bir şey var,tüm gün boyunca...
Artık kendimi sınırlamaktan vazgeçtim.Ya eksik anlatıyorum çünkü,ya da tamamen değiştirip..Fakat bu benim rahat olabileceğim tek alanım değil mi?...Vazgeçtim işte,kendimi sınırlamadan...Bak blog başlığına
''herkes bilsin istedim''...Herkesin bilmesini isterken, susmaya çalışmam saçma.Bu kararımı bozdum,olduğu gibi anlatacağım her şeyi...mesela;

(Yasak aşk)

...Bi heyecanlandın değil mi?...Yok umduğun gibi bir şey anlatmayacağım.
Okullarda mutlaka kendi üniversite anılarını anlatmaya meraklı hocalar vardır.
Bizde de var çünkü..Birisi; öğretmeni ve sınıfındaki bir kızın aşkını, iğrenen gözlerle,aralarında 15 yaş vardı,adamın ruhu gençti evlendiler çocukları oldu,şeklinde heyecanla anlattı.
Sanane!
Hadi sen öğrencisisin biliyorsun,görmüşsün falan...İyi de o zaman banane!!!...
Yaş nedir ki hem, nedir ki isim?...
Bu hikayesini belki de benden korktuğundan böyle anlattı.Bir önceki dersinde,birini ne kadar çok özlediğimi falan söylemiştim sıra arkadaşıma.
Yanlış anlaşılıyormuşum meğer o anda.Evet bir gün görmesem bunalımlara giriyordum, evet artık görmediğim için,okul başka geldi bana...ama böyle bir şey değil işte.
İyi ki gitti zaten.İyi ki beni böyle katı bir halde koyup gitti.Arkadaşlarımı kötü etkiliyorum, benim kötü yanlarımı alıyorlar ve bunu farkında değiller, benim kötü oluşumu ise ona bağlıyorlar.Onun yüzünden böylesin diyorlar acımasızca,gözlerimin ta içine bakarak...

(Kabus)

Rüyalar her zaman geleceği yansıtmaz.Şükürler olsun!...
Bugün rüyamda Teomanın öldüğünü görmüşüm.Tv. izliyor oluyorum,sonra haberler geliyor ekrana,Teoman fazla alkol alıp,arabasıyla bir tepeden aşağı yuvarlandı.Öldü!...
Elimde ne varsa bırakıp,nasıl,olamaz diyebiliyorum.Sonra ağlıyorum falan.Deliyim işte.
Ölü tenini gösteriyorlar,solgun yüzünü...Ölme diyorum,olmuyor...
Tanrım!...Sen koru...Çok korktum işte.Meğer ne çok severmişim.Ben bile bilmiyordum.

(oh,tanrım ne yapıcam?)

Dostlarımı üzüyorum,sonra bende üzülüyorum.Doğru dürüst onlara zaman ayıramıyorum.Kampa gittik güya onlarla olacaktım,ben romantizme daldım.Ateş duasından sonra, yaptığım bir şey için, Sevgi azar yedi,Kazım'ından...Özür dilerim!...
Benden kötü yanlarımı alıyorlar dedim işte.Benim yüzümden,insanlar benimle iletişim haline girmeye korktuklarından onlara saldırıyorlar.Üzülüyorlar,üzülüyorum...
Kamp müdürü,romantik dedi diye kadına etmediğim lafı bırakmadım.Haklıydı aslında, yapmamalıydım...Dostlarımla ilgilenmeliydim...Söyledim bunu onlara, sizi üzüyorum bu yüzden artık sizden tamamiyle uzak olmalıyım gibi bir laf ettim.Pişmanım şimdi.Onlar itiraz ettiler,Sehercik ağlamış,Sevgi napıcağını bilememiş...Belki de uzaklaşmak yerine, insan olmayı denemeliyim.Onlar gibi, basit şeylere üzülmem,bir sorunun üstünde 10 defa konuşup 11. konuşmayı tekrar yapmam ama...Sıkılırım zaten...Böyle işte...
Kampta çok üzdüm,şimdi baya ezildim aklıma gelince.Arkadaşımın sevgilisini çaldığımı düşündüm, Seher'i zor durumda bıraktığımı, Sevgi'yi (ona göre) rezil ettiğimi...Benim suçum değildi,o el uzanmamalıydı bana,ben severim elleri çünkü...Bu kadar.

(tatlı hayaller)

Bitmeni, gitmeni istemiyorum.Onlarla konuşmanı da istemiyorum,dinlemiyorsun,ben kendimi üzüyorum.Kalbim ellerim kadar küçük değildi ya hani,unuttun mu, kırılmasın...Ve zorlamayacağım.İstersen...

(son yazı)

Kötü geçti, şöyle böyle oldu diye şikayet ettim ama tekrar dönmek istiyorum kampa, gerçekten...Bu kamp öyle çok resmi olmadı,rahattık...Birinin sırtından çıkıp,üşümüş bir teni ısıtmak üzere başka bir sırta geçirilen o hırkanın ne kadar değerli olduğunu anladım mesela...Her şey,basit bir hırkada, bir fincan kahvede, bir berede, kaçırılmaya çalışan gözlerde saklı olabilir.O sigarasını dudaklarından çekerken, o var ya, seviyorum oğlum o kızı deyişi bile romantik kaçabilirdi o kampta.Bunu diyen sınıf arkadaşım Ruhi, dediği insan, dostum Ceren...
Yerim sizi, Ceren üşümesin,Ruhi Ceren'e sarılırken pekala ısınabilir...O hırka Ruhi'yi ısıtan şey değil...O aşka doğru atılmış bir adımdı.
Dere'nin kenarında oturmak, yürüyüşte düşeceksin tut elimi demesi bile güzel...Ya da beremi verdiğim de elleriyle kulaklarımı kapamak istemesi.Benim için basitti her şey.Ben sadece oturuyordum,sadece yürüyor, kızaran bir kulak görmekten hoşlanmıyordum bir de...Ne hoş bi kızsın demesi, zerre etkilemedi, ciddiyim.Ya da battaniyeyi sırtıma dolaması...Üşüyen ellerime kahve tutuşturması...Ben bir dost kazanmıştım, o sıkıntılarını anlatabileceği bir insan...
Ruhi, mutluydu, Ceren mutlu...Seher kızgındı, Sevgi kararsız...
Sevgi, üşümüyorum ben al ceketimi deyip, aslında karşısında titrememek için zor duran Kazım'ı kazandığını düşündü...Ertesi gün benim Kazım'a dediklerimden sonra kaybettiğini...O al bardağımı yıka diyen Kazım'ın evlendiklerinde nasıl olacağı hayalimi dinledi.Mutlu görünüyordu.
Çok basit şeyler mutlu olabiliyoruz.Ufacık jestlere kanabiliyoruz.Biz zayıfız aslında...Acınası...
Burak benim dediklerimi onaylamakla meşguldu,Sevgi sinirlere boğuluyordu.Ben karanlığı seviyorum dediğimde Bende diyen Burak,belki de bizimle olmak istiyordu.Burak onaylamayı seviyordu belkide...
Hasılı, Burak'ı çalmış değilim,zaten hiç başlamamış bir ilişkiye zarar vermedim yani.Bilmem anlatabildim mi?...

Bir de eve yeni geldim.
Eve girinceye kadar mahallede ki komşunun 7 yaşındaki oğlu bile nerde kaldın diye hesap sordu.Kulaklıktan dolayı duymuyormuş gibi yaptım herkese...
Yazmasam olmayacaktı yani...Okuduysan sağol.
Gözlerinden öperim, bay...

20101024

Ay ''dede'' ölmüş.haberiniz var mı?


Eve geldiğimde yorgun hissettim kendimi,otobüste 2 büklüm kendi kucağına yatma zorunluluğu iğrençti.Yanımda olsaydı biri.Neyse..
Bazen fazla sert konuşuyorum,bazen düşünmeden konuşuyorum.Her sözüm,bir anda ağzımdan çıkıp yerde kırılıyor.Kendimden korkuyorum bazen.


Kampa gittim, eğlenmedim pek, derenin kenarında oturmak güzeldi sadece,belkide birilerinin seni korumaya hazır bekliyor oluşu...Gece yürüyüşü güzel değildi,hayır değildi.O çok beklediğim yürüyüş iğrenç geçti.Bu kadar basit bir kamp görmemiştim.Her şey paylaşınca güzeldi güya, davet ettiğimiz misafir öğretmenlerin yüzünü sadece yemek saatlerinde görmek sinir bozucuydu.Hazırcı pislikler dedim onlara,terbiyesizler...Ateş valsinde, birilerinin gerçek yüzümü görüp,napıyosun kızım sen deli misin, diye bana sinirlenmelerine ben daha da sinirlendim.
Kamp müdürünün, bana ikide bir romantik demesine sinirlendim.Öyle miyim?...Yöö...
Gece yürüyüşünde itiraflar bölümünde hiç kimsenin kayda değer bir itiraf yapmamasına sinirlendim.Yürüyüş dönüşünde, bir itirafım var,siz insanların hepsinden nefret ediyorum dediğimde aldığım tepkiye sinirlendim.Gece açık kalan perdemizden kendinde içeriye bakma hakkı gören o salağa sinirlendim.Aslında 3 olayda da aynı kişiye sinirlendim.Kampa kendim için,evden uzaklaşıp sakinleşmek için gitmiştim değil mi,tabi.
Döndüm, biraz önce arayan teyzemin telefonuyla uyandım.Bana ay'a bak dedi,çıktım,bulamadım.
Ciddiyim bulamadım.
Ay yok olmuştu!
Çatıya bile çıktım,YOKTU!...
Al işte sinirlendim.
O iyice uzattığınız binalar var ya, neyse...
Öldü işte ay,yok...Binalardan doğamıyor,belki yükseğe çıkmaya bile hali kalmadı.Siz öldürdünüz onu!..Ciddiyim, sokak boyunca koştum,belki bir yerden gökyüzü görülebiliyordur diye, ama lanet binalardan başka hiçbir şey görünmüyor.Benim gibi,küçük insanlar için, ay doğamıyor,daha da yükselemiyor...
Sinirliyim,ihtiyacım olan şey,bir telefon uzağımda...

20101023

Doğa ben,güzel burası.
Su falan.
Gece güzel.
Sıcak çikolata güzel.
Ben de güzelim.
Bay bay..

20101021

...



Gidiyorum ben şimdi.İyi bakın kendinize oldu mu?...
Sonbahar yaprakları var ya, çok seviyorum onları.


Hani yolun iki yanına süpürürler onları...Seninle yürüdüğümüzü düşündüm orada, hafif yağmur da yağsa...


Ben o yağmurda ıslanan köpek yavrusuydum zaten, sen bana acıyan gözlerle bakan şemsiyeli, kibirli insan.


Ben o yere dökülen sarı,turuncu yapraklardım,sen beni üzerinden atmak isteyen gri yollar...


Ben o soğuk,gri havada terkedilmiş evler gibiydim,sen terkeden sahibim...


Ben, kendi kendini avutan Güneş'tim, sen beni görmemek için gözünü kapayan gece...


Beni seni usanmadan bekleyen sıradan bir yıldız'dım.Sen dilek tutmak için kaymamı bekleyen umutlu insan...


Düşünmek istemiyorum bunları, ölmeye mahkum ağaçlar gibiyim.Diriltmen için bekliyorum,yoksun...



...



20101020

yeter desem.

Sanki elimde, sanki kaymak üzere...
Var mıydı daha önce, ya da onlar var mıydılar?...
Ben ilgisizim,umursamaz,işe yaramaz, başına buyruk...
Geçer diyorum,geçmesini bekle...
Hiçbir şey yapmaya gerek yok,üzerinde durunca daha çabuk iyileşmiyor yaralar..
Çiziklerim bana yetiyor,artık düşünmek istemiyorum.

20101018

en güzel hikayem

Biliyorum dengesiz göründüğümü,hatta aklı bir karış havada aptal gibi göründüğümü...Son yazdıklarımdan sonra bunları yazacak olmam da bunu destekleyecek.Blogumu herhangi bir amaç için değil de öylesine rahatlamak için açtığımı söylemiştim.Bunun üzerinden 1 sene sonra blogun doğum gününde yeni bir heyecana sahip olacağımı bilmiyordum çünkü...Bu sene, sonbaharda gelen o tatlı rüzgar, gitgide kararan günlerime renk kattı.Katı,gri düşlerimi turuncu yaprakların kırmızıya dönüştüğü bir hale koyuverdi.
Gelen bu düş,tanıdıktı,sıcacıktı.
Düş'tü ama her gerçekten daha gerçekti.Aynanın şarkısındaki gibi ''ben yaşamaya gelmedim,öyle bir bakıyordum hayata.''...O'nu sevmeye başlayınca hayatın anlamsız acısı üzerimden kalktı.Artık O'nun  sayesinde belki,daha masumdum,daha çok seven,gittikçe daha da bağlanıp aşık olabilen biri oldum.Endişelerin hepsi nihayet kavuştuğumuzda geçecek.Sahip olduğumuz aşk,bizi her geçen gün daha da mutlu edecek.Ne kadar aptal görünüyorum değil mi?...Hadi çekinme söyle...
Sabahları uyanmak daha güzel artık...
Geceleri güzel düşler kurmak...
Her an güneşin gerçekten bizim için doğacağı günü sabırsızlıkla beklemek...
Hayatımın dönüm noktası bu olmalı,hiç bu kadar mutlu olamamıştım.
Hayatımın dönüm noktası bu olmalı, hiç bu kadar rahat hissetmemiştim,kendim gibi hissetmemiştim.
Sabahları günaydın birtanem dememiştim ben hiç...
Hiç,telefonun karşısında dakikaları sayarak beklememiştim.
Telefonun her çaldığında acaba O mu,diye telaşlanmamıştım.
Öpmeyi hiç bu kadar sevmemiştim.
Hayatı sevmeyi,bu kadar sevmemiştim.
Artık çok seviyorum.''Hayatım''ı....
Her hikayenin sonunda ki gibi, sonsuza dek mutlu yaşadılar yazacak bu hiyaenin sonu'da...Sonumuz, sonsuz mutluluk...=)...
Normalde  yarım almam gereken haptan 3 tane aldım.Ağladım,şimdi kahkaha atıyorum.Beni ''sevemeyen'' herkese çokça teşekkür ediyorum. 


Birde,''ama'' sözcüğü kendisinden önceki görüşü çürütüyor ve bizi direk sonuca vardırıyor.


Neden boşuna laf kalabalığı peki?...
Seni seviyorum ama blah blah blah...Sevmiyorsun sen, falan filan kısmını destekliyorsun.
Bu sene insanların öylece gitmelerine çok iyi alıştım.
Beni anlayabilen tek insan,gitti,hemde o kadar kuşkum varken,gideceği belliydi,gitmem demişti.Gitti ve benim haberim bile yoktu.Dostlarım gidiyor,kendileri bile farkında değil,ben öylece bakıyorum.
Dün ''canım''ın bir parçası koptu gitti.Bugün,konuşmak istedi,hayır deyince gitti,gidişini izledim.
Hayal'im gitti...
Hayata sıkı sıkı bağlayan insanların hepsi gitti.


Bir tek sonbahar kaldı,birde yağmur...
Gidenlerin tek bir tanesi bile dönse,yetecek.O beni anlayan,''beni tanrının varlığına tekrar inandıran,hayatımı aydınlatan ışığım'' o dönse en çok.Buraları çok sessiz.


Hani sevgi neredeyse tanrı oradaydı ya, sevgi yok burda,belki çok uzakta...
Ergen bunalımı diyebilirsin,salak ne diye umut bağlıyosun insanlara, onlar geçici dövmeler gibi, 2 gün sonra geçer gider işte diyebilirsin..


de, ama bitti!...
benden geriye kalan her şey bitti!

20101017

saçmalayayım dedim.(aduket)

Bir zamanlar, kuzenle delice Harry Potter izlerdik.
Bir zamanlar,Street Fighter oynardık ve ben yenerdim.Chunli'yi kuzen alırdı,bende Ryu'yu,aduketimle yıkardım ortalığı...
Bir zamanlar, bitmek tükenmek bilmez sabrımızla super mario oynardık.
Bir zamanlar,pes oynardık ve finale doğru hep ben galip gelirdim.
Bir zamanlar,bu söylediklerimin hepsinden daha önce zamanlar biz bakkala yeni oyuncak gelir gelmez koşar,alır.İlk denemesini biz yapardık.Ok atma gibi bir oyun vardı hatta,komikti.
Bir zamanlar,kuzenle, abisinin gitarını çalmaya çalışırdık,kendi çapımızda havalıydık.
Bir zamanlar,büyük ananemi sinir eder,evde 4 dönerdik.
Bir zamanlar, büyük ananemin normal konuşmasının içinde mevcut olan,''şavkı söyündüründe üyüyem'' sözüne bol bol gülerdik.
O konuşmanın içinde en çok güldüğümüz buydu,ardından ''alaf almış'' sözüydü.

Mutluyduk hemde çok.Benim kardeşim yoktu,onun vakit geçirecek birisi...Aynı yaştaydık,aynı akla sahiptik,kardeşten öteydik.Kardeşliğimizi mutlu oyunlarımızla sürdürüyorduk.Ben kız olduğum halde,kız oyunlarını sevmezdim,hatta kızları hiç sevmezdim.Onunla beraber bu oyunları oynamayı seviyordum ama... 

Şimdi,büyük ananem yok.Kuzenim,bir adım uzağımda ama onuda gördüğüm yok.
Zaman çok acımasız,yaşam koşulları da öyle.Dersane saatleri,okul saatleri,etüt saatleri,benim fazladan toplantı saatlerim derken göremez olduk birbirimizi.Vakit bulduğumuzda ise,sanki birbirimize çok uzakta yaşıyor gibi hasret gideririz.İşte böyle yaşamak zorunda olduğumuz için isyanım geliyor,engel olamıyorum.

Hemen geçmesini istiyorum zamanın,sadece bunun için değil,bundan daha önemli bir şey için...

Kırık kanatlarımın gerçek sevgiyle onarılması için,eksik kalan yapboz parçalarımın tamamlanması için...

Mutluluğu her zerremde hissetmek için,geceleri güvenle uyumak, sabahları sevinçle uyanmak için...

Hayallerimi yaşamak için...

20101015

bilmiyorum ne haldeyim,yazıyorum gündüz gece...

Doğru ya bir şeyler yazacaktım.Geçen sene o çok korktuğum değişim evresinden geçtim ve başarısız oldum.Kendim kalamadım.Artık elim kolum tutmuyor.Kalbim, çatlamak ne kelime,paramparça,dayanamıyor.Blogum 1 yaşına gireli 10 gün olmuş.Duygulandım sanki,O kadar oldu mu ya dedim, hüzünlendim.Öyle çoğunuz gibi eski sevgiliye hitaben açmamıştım blogu,yok sevgili görsün bilmemne olsun gibi amaçlarım yoktu.Gerçekten ihtiyacım vardı birilerine.Anlatmaya,yazmaya,yazarak tükenmeye...Öyle hemen hadi blog açayımda oraya yazayım,ne olacak bak bir sürü insan var da diyemedim.Önce baya uzun zaman bekledim,zamanını bekledim.Taşmaya başlayınca tamam zamanıdır artık dedim ve ''kalbim kadar beyaz sayfalara'' olmasa da, benden daha kalıcı bir blog sayfasına dökmeye başladım kendimi.Mutlu oluyordum,çocukluğumun eksik kalan yerlerini tamamlıyordum,boşalıyordum!...
1 seneden bu yana ne değişmiş?
Ben hala yazıyla anlatıyorum derdimi,hala konuşamıyorum.Önceleri mutluluklarımı yazıyordum okuduğumda yine mutlu olayım diye, sonraları bu ölüm arzumun ağır basmasıyla değişti.Blogum bile sıkıldı benden biliyorum.1 senede ne kadar yaşlandırdın beni,lanet olsun sana deyip tükürdü bile...
Özür diledim ama olmadı,hadi kutlayalım doğum gününü dedim istemedi,e o benim yansımam ne de olsa değil mi,biz hediyeleri de saçma yaş günlerini de sevmezdik...Basit problemlerimin can sıkıcılığı arttıkça,iyi oluyorum sanıyordum,ama halim bile yok...En basitinden parmağımı bile hareket ettirmeyi aklımdan geçiriyorum ama hiçbir şey yok.Ama kalem tutmayagörsün, delicesine hareket ediyor,ben bile farkında değilken.Sahi ne iyi bir dost oldun sen bana blog...Bir öpesim geldi,sorma...
Sevgili'm diye bir yağmuru anlattım sana,ondan başka kimsemde yoktu zaten,beni bir dinleyen,ihtiyacım olduğunda tam da zamanında gelen bir o'ydu çünkü.Sonra yağmursuz zamanlarımda sana koştum işte.Gerçek bir sevgilinin sıcaklığı bile senin kadar rahatlatmadı beni.Ne diye eski sevgililer için bir şeyler yapılır sahi?...Ne diye salakça durup durup yazılır?..Bugün elime geçirdiğim bir kitapta şu söz hoşuma gitti bak;''Eski sevdalarını unut artık birtanem,yenilerini en güzel şekilde yaşamak için,yoksa sende eskimiş olacaksın...''Uhuv sarsıcı =)...Ben sana aslında hiçbir şeyi tam anlatamadım,hep yarım kaldım ama sen hep anladın biliyordum.Sen sana söylemesem de geçen yaz,kampta topladığı çiçeklerin hala evde duruyor olduğunu biliyordun,sana söylemesem de yıllar önce,önce başına çarptığım sonra ağladığını görüp dayanamayarak aldığım kırmızı güllerin hala durduğunu biliyorsun.Hiçbiri önemli değilde,çiçeklere kıyamam ben.En çok papatyalara... Sana söylemesem de, o elimde kalan kitapların canımı hemde nasıl yaktığını biliyorsun.Kaçıyorum saklanıyorum kitaplardan,o üslupla yazılmış her kitaptan.Korkmuyorum ama kırılıyorum.Birde seni seviyorum be blog,kocaman öpüyorum hatta.Benimle kal...''Denizler'' gibi,ufuklardan kaybolmayalım...Konuşalım,susmayalım...

20101014

yeah,it makes me smile

Sabah yağmur yağsa keşke dedim,kızgınım hafiflemem lazım.Yağdı da...Islanmak güzeldi.Yağmur yağmaya başladığında sınıfta duramayacağımı anlayan öğretmenimin şaşkın ifadesi güzeldi.Sonra sırılsıklam ıslandığımda saçlarımın yüzüme yapışması,yağmur damlalarının tenimden akması,güzeldi.Bana deliymişim gibi bakan şemsiyeli insanların bakışlarına kahkaha atarak cevap vermek güzeldi. Yağmurun hızlandığı bir anda vur yüzüme hadi diye haykırmam ve yağmurun daha da hızlanması müthişti.Heycanlandım,koştum,güldüm.Vücuduma değen her damlanın çiziklerimi iyileştirmesi,kalbimde siyahları söküp atması güzeldi.Birde söz konusu aşk olunca saklanmıyor,ele veriyor insan kendini.Daha güzel oluyor hayat ve ben bundan nefret ediyorum.Tanrı neden bana karşı bu kadar iyi,ben bu kadar kötüyken..Niye onu tanımamı istedi?..Niye onu tanıyınca umutlarım yeşerdi?...Tuhafım.Bunu bilen insanların bana delisin demesi güzel....

O zaman sevgiyle kalın sizde..

20101013

boş işler

Sherlock Holmes kaçmıştı bir ara içime,onun gözünden bakıyordum bir kaç dakikalığına.
Dalıp gitmiştim dışarıdaki parkta oturan sevgililere...Ne pissiniz ya, gidin başka bir yere diye kızıyordum içimden.Sonra kapı açıldı,yakışıklı bir adam girdi içeriye,daha önce görmüşlüğüm de yoktu.Çantasını masaya bıraktı,tanıttı kendini.Onun tanıtmasına gerek yoktu,dinlemiyordum da dediklerinin çoğunu, kendimce fikirler yürütüyordum.

Hımmm yaşı baya genç, yeni mezun olmuş bu.
Adeta beni cevaplarcasına ilk görevi olduğundan söz etti.Bir an sesli mi düşündüm acaba diye çekindim.Fatma...'ya sordum,çünkü bazen ne yaptığımı farkında olmam ben.(adı fatmanur aslında)Hayır dedi o da..Devam ettim.
Yürüyüşü, güzel,askerliğini yeni mi yaptı acaba,topuklarını vuruyordu bazen birbirine...
Bocalıyor gibi, kontrolü elinde tutmaya çalışırken, bunu öğrenciye çaktırmamaya da çalışıyor.
Konuşurken,dudağının sol kısmını havada tutuyor,ilginç.
Sesi hoş, bir kaç ay sonra görücem ama ben bu sesi.
Hmm, eğlenceli olmaya çalışıyor,üniversite havasından çıkamamış gibi...
Ara sıra öğretmenler gibi konuşuyor,tabi artık o da bir öğretmendi değil mi?...
Hani, sürekli söyledikleri bir şey vardır ya, söyleyin de bizde gülelim diye, onu demişti.Gözümden düştü o an.Tabi farklı olmalıydı o...
Devam etmek istemiyordum ama beynim buna karşı çıkıyordu.İnceleyecek bir şeyler hala vardı.
Okul çıkışında, kravatını aşağı salmış gidiyordu.Bizden farkı yoktu işte.
Okuldaki öğretmenlerin yaş ortalamasına bakınca,o bir hazineydi bizim için.E hayır benim değil,onlar için.
Ertesi gün derse geldiğinde, hoş sesiyle bağıra bağıra konuşuyordu,sınıfa sesini duyurmak için.Yazık ediyorsun be o sese diyordum bende kendimce.
Bazen dersi kesip, saçma,gereksiz sorulara cevap veriyordu.Aman tanrım!...
İlk büyük günahı işlemişti.Öğrenciyle ders saati içinde ders kesilse bile, gereksiz konuşmalar yapılmamalıydı.Hatta öğretmen, öğrencisi ile eğlenmemeliydi.
Bazen çok sertleşebiliyordu da, ama ne yaptığını unutması fazla vakit almıyordu.
Yine gülmeye başlıyor ve kontrolü kaybediyordu.Psikolojiden hoşlanmadığı her halinden belliydi.
Kendini sadece dersi verip,çıkmaya programlamıştı.
Oysa ben uzun uzun sohbet etmek istiyordum.Freud'da ne adam değil mi ama!..Biz neden uzağız bu bilime?...gibi konular konuşmak için uygun bir başlangıç olabilirdi.
Gözleri dünkünden daha bitkin,göz çevresinde hafif halka olmuş gibi.Pek belli değil ama gözüme çarptı işte.Parmağında yüzük yok ya da yüzük izi.Kesin sevgilisi vardır.Dudağında dün orada olmayan bir morluk var.Sıkıntı halinden olmuş olmasını diliyorum.Ah,tabi ya...Dudaklarını çok sık ıslatma gereği duyuyor,kendi ısırıyor olmalı.Bende yapardım bunu.Zil çalıyor,el hemen kravata gidiyor ve bir hamlede aşağı çekiliyor...

Aslında dünkü kızgınlığımdan ve bugün hiçbir şey yapmak istemem sonucunda saçmaladım böyle.

Dün Ted aradı çünkü.Boşver onu napıcaksın ki, aman o adamında neresini seviyorsan, salak derken bana,öldürmeyi düşlüyordum ben onu.Hayko'ya gideriz daha iyi dedi hatta.Öl geber dedim.Planlar yaptım,saat altı,annem yok,babam yok,zaten evde olsalarda yokluğumu fark etmeyecek kadar ilgisizler.Yavaşça çıkayım ve orda sabahlayayım,okula da yakın,ordan giderim sabah.Mutlu olurum ne güzel...Yapmadım,annem geldi ve bana küsmüştü.Ergenimsi halime iyice bürünüp odama kapandım.
Bugün zaten baya tuhaftı bununda olabileceği muhtemeldi.
Bu anın bir kaç saat öncesinde Sevgi'yle bana kontor aldıktan sonra bir adamın saçlarımı koklaması,aynı adamın yandaki kuaföre öpücük atması,sonrasında Sevgi'yle oturduğumuz yerde gülerek konuşurken bir adamın yanımıza gelip hiçbir şey yok gibi sohbete dalması ve bu adamın Ben kimim biliyor musunuz sözüyle irkildikten sonra,bana çantasını tutturması,içinden bir adet fotoraf çıkarıp,bunun babasıyım ben demesi,fotoraftaki adamın Cengiz Küçükayvaz olması,gülmemek için kendimizi zorlamamız,bir şekilde sıyrılmak için saçma bir bahane ortaya atıp uzaklaşmamız,ardından da, başka bir adamın gelip,amcayla ne konuştunuz diye sorması,o adamdan da kurtulduktan sonra Sevgi'in babasını görmemiz,ve dersaneye gitmediği için hiçbir tepki vermemesi,dersanenin de evi arayıp bugün kızınız şu kadar saat gelmedi dememesi,tuhaf şeylerdi çünkü.Ki o dersane yalnızca 1-2 dakika geç kalındığında evi arayıp ve kızınız 1-2 dakika geç kaldı beyfendi! diyen bir dersane.Annemde küsmüştü üstelik, bazen küsmesi işime geliyor aslında.Ev işlerini kendi yapıyor,benimle konuşmuyor falan.Mısır'a da zam gelmiş.Hepsine tamam da bu olmasaydı.Her geçen gün daha fazla para harcar olduk,doymuyoruz,sürekli bir şeyler yiyesimiz var.Paranın hesabını tutacak kadar cimrileşme yolunda ilerleyeceğiz.Sırf bir buçuk lira daha harcamayalım diye mısır yemeyeceğiz mesela.Zaten aldığımız kola,ayranda kalıyor,o da boşuna para,kola ayranda yook,Canım 2 saat sonra eve gideceğiz nasılsa,ne diye yemek yiyoruz ki,tamaaam öğle yemeğide kalktı.Yemek yemeyince ardından su,ıslak mendilde almaya gerek yok,tamam oda halloldu.Para cepte kaldı,sıcaklığı mutlu ediyor.
Rehber öğretmeni seminere gidiyor,okulda konuşacak kimse kalmadı ama ne güzel.
BAY.

20101012

Bugün yağmur yağdı...Nasıl yağmaz,istemiştim çünkü yağmasını,Cem gelince yağmur yağmalı demiştim.Yağdı da...
Fakat dinlemeye gitmeyeceğim,gidemeyeceğim.Çünkü o aptalın arkadaşı geldi,çünkü o gelmişse,benim yanıma bile gelmez!...Böyle kaldım, o olmayınca annem çıkmama izin vermez.Fakat hem sonbahar,hem yağmur yağdı ve tüm bunların üstüne ''O'' geldi.O yüzden ölmeliyim bugün.
9.30'da o şarkılarını söylemeye başladığında, ben uyuyor olacağım büyük ihtimalle.Öyle duramam çünkü.Şimdi,can dostum, uyku haplarıma koşma vakti...Geberin umrumda değilsiniz.bay.

20101010

"aşkmış hiç olmayan bir tanrıya inanmak
anlamı olmayan kelimelermiş 
dualarımız
elini kesip bacağındaki acıyı unutabilir misin?
yüzüme yapışmış bu 
yalanın izlerini hangi makyajla kapatabilirsin?
bana artık inanmadığım bir güneşi doğurabilir misin?

ben kaybettiğin sesim
öldürdüğün 
melek
ben o'yum
içindeki en büyük 
kayıp
kalbindeki siyah iz
yüzündeki sessizlik

 sükûnetle gömdüğün
metanetle başında beklediğin
ben artık; 
varım yok oluşundan doğan
insan dilindeki..."

yine, yeniden...Lanet olsun!!!...

Bittiğini sandığım her şey başka bir şeyin başlangıcı...
İnsan, akarsu gibi...
Değişmesi imkansız...Hele soğuksa bu daha da zor...
Sokağa çıktım,lanet gerizekalı insan aramaya bile tenezzül etmedi.Sonra bende öylece dolaştım sokakta,dersanenin önünden geçip gittim...
Yüzüme bakan her insana küfrettim.Her erkeğe,her kadına...Yaşayan, nefes alan her şeye...Neden sadece,öylesine sevemezsiniz ki beni?...
Bir an kendimi kaybetmişim,caddenin ortasında yürümeye başladım...Karşımda gelen adam,öleceksin! dedi.Keşke dedim,adam bana salak dedi.
Bir ara Talat amcanın yanına gideyim dedim,hatta kapısında öylece bekledim.
Giremedim,konuşmak istemiyor bugün canım.Hiç kimseyle...Blogumda olmasa çıldıracağım.

Özgürüm,kanatlarım eksik...Yine de özgürüm...Bana, hiçbir şeyime karışmayan bir ailem var...Onlardan daha çok kendilerinde bana karışmaya hak tanıyan aptal akrabalarım...
Dostlarım,yani öyle olduğunu düşünüyoruz.Aslında ne ben ne de onlar emin değil bundan...Hepsi de farklı olduğumu biliyorlar çünkü, hepsi dışlanmam hatta uzaklaştırılmam gerektiğini biliyor.Öyle de yapıyorlar...
Bugün hiç konuşmadım.Ağzımı açmadım bile neredeyse...
Mesela şimdi aslında 15 yaşında değil 25 yaşında olduğumu ve bloglardan erkek toplayan bir fahişe olduğumu söylesem.Allah belamı versin o kadar bile yetenekli değilim.
Zeki değilim, aptalım,safım,hiçbir işe yaramam.Nefes alıp veriyorum boş yere,sahip olduğum o önemli kuyunun kurumasını istiyorum sırf önemli olduğunu sanıyor diye...Hiç kimse 'ben' olduğum için yaklaşmıyor nasılsa...
Öyle boşum ki, öyle aptal...
Gebermeyi öyle çok istiyorum ki...
12 Ekim'i bekliyorum,o kadar....


Cem Adrian - Bir Melek Ölürken (Emir 2008) | Video Klip

20101009

paranoid şizofreni

Mutluyum.Her hücrem mutlu.Her algım.
Ölmeyi uzun zamandır düşlüyorum,yok olmayı,hiç olmamış gibi...
Mutlu olmaya engel olamıyorum.
Aslında mutlu görünmek için her yüzü deniyorum kendime...
Mutsuzluk sarmış bir kere beni,kalbimi buz tutmuş bir kere...Yaptığım her işin sonucunda ters tepki veren duygularım, kararsızım.

Seneler sonrasını düşünerek vakit geçiriyorum.Mutlu olmayı düşlüyorum,O'nunla...Her şey mükemmel olacak hatta...Eğer ölmeyi başaramazsam...Ergen bunalımı gibi görünüyor olabilir, sıkıyor olabilirim sizi fakat hiç bir şeyi istememiştim bu kadar...

Tanrı'nın beni memnun etme çabaları durduraksız sürüyor...İstediğim,düşlediğim,aklımdan geçirdiğim,benim olmasını istediğim her şeyi veriyor bana...Akla düşebilecek her şeyi...Ölümüm hariç...Hayır beni sevdiğinden değil,benim acı çekmemi istediğinden...O yüzden sıkı sıkı bağlandım bu düşe...Ölümüme...Ölsem,nefesim kesildiğinde bambaşka bir nefes alacağım..Huzura doğru koşacağım belki...Her şeyin benim gibi göründüğü bu yerde,her şeyin sorumluluğu batıyor derime..

Aslında en başından beri,yaşıyor-muş gibi yapıyorum...
Beni, hayata bağlı kalmamı sağlayan tek kaygımı, seviyorum.Hala umut var o varken...Hala yapabilcek bir şeyler var...Yeter!...demem için hala bir şeyler var...






Komşu'nun kız çocuğuna tv.de Caillou bulmak, bir kaç dakika...Caillou eziyetine dayanmak asırlara bedel...
Diğer bir komşu'nun oğluyla oynarken her an elim sende yapılacak hissi taşımak, aksiyon filmlerini aratır.
Bu çocuklarla ilgilenecek tek insan olarak, koca mahalle de benim görülmem, cinnet sebebi.
Okulun olduğu zamanları seviyorum,kutsanacak saatler onlar çünkü...3 gün kaldı,ruhumu teslim etmeme...3 gün...

20101008

Anlamak için soruyorum, bana mutluluk yasak mı?
Bazen sırf beni düşündürecek bir şekilde nabeer? dersiniz diye yazmaya korkuyorum!

20101007

Mutluyum, baya mutlu...
Her şey yerinde gidiyor...Hayatımın aşkını buldum, aradığım, özdemir asafı...Coğrafya ile aram iyi artık.Ted'se kendi halinde her zamanki gibi...Son görüşmemizde yine ısıttı, buza dönen kalbimi...İyi biri,çok iyi...Balkona çıkıp,tüm Uşak karşımızdayken ele güne karşı sarıl bana dedim.Güzel oldu...ve hayatımın aksiyonu; Cem geliyor buraya,Cem canım, Adrianlardan Cem...İzin çıktı,onu göreceğim...Caddede yürürken,afişine öylece gözüm çarptı ama nasıl şok oldum.Ceeeeem diye bağırarak koştum, kim ne der diye düşünmeksizin...Nasıl heyecan, nasıl aksiyon...Tanrım!...
Neyse eğer bir problem çıkmazsa Ted'le gideceğiz,zaten annem bir ona güvenir...Çayımın şekeri yoktu,gitarımın da teli...Artık var ne güzel...Yazasım yok öyle,pekte bir şey değişmedi...Dil anlatım öğretmenim aşırı ilgili,dergi çalışmalarım başladı ve müdür yardımcım hala nefret ediyor benden...Umrumda olduğunu sanmıyorum,hayır değil!...
Bu kadar saçmalamak kafidir.Öperim...Sevin kendinizi...

20101004

karma?

Bu akşam anahtarı almayı unuttuğum için kapıda kaldım...
Bir buçuk saat kadar,salakça kapıda oturdum, sıkılıp dolaşmaya karar verdiğimde,attığım her adım için hanife sokakta mı kaldın ah yavrum,gel bize,sobada yanıyo,cümlesini duydum.
Sokakta kaldığım gibi, telefonumun şarjı da bitti.
Uykusuzum,yorgunum,üzgünüm,bitkinim daha ne istiyosun dedim! Sustu, sus dedim.Artık konuşmuyordu benimle,ne Tanrı, ne o adam.Bildiğin üzüldüm,insan tanımadığı,görmediği birine de özlem duyabiliyormuş meğer...
Bunu da geçtim, böyle bir mahallede oturduğum için sinirlere boğuldum aslında sevinmem lazım falan değil mi?..Tamam insanların seni önemsiyor görünmesi hoş,hele de 15 yaşında ve hayat çok zorken...Fakat istemiyordum işte,kulaklığımı taktım dream on dedim...Parka gittim, oturdum,kimse de olmadığı için,(zaten olsa da umrumda olmazdı) yüksek sesle söyledim.
Yeniden cesaretlendim,gerçekleştirene kadar hayal kurmaya devam edeceğim dedim.Seviyorum tatlı hayallerimi çünkü.
Neyse dağıttım yine, mahallede diyordum,hoş değil ya...Hani apartmanlarda insanlar artık komşuluk ilişkilerini sürdüremiyorlar diyor ya,yalan hemde nasıl yalan!..Yengemlerde öyle değil,üst,alt,yan komşularıyla pek iyiler.Daha az samimi,sürekli evine ait kararlarına müdahale eden birileri yok.
Bugün ellerim hep üşüdü,normalde hep sıcağımdır ama ben...Zayıflamışsın diyenlere sınıfta kalmış bir çocukçasına bakış attım.(bu bakış türünü cümle içinde kullanmanın normal olabileceğini sevgi'ye ispat için kullandım)...
Artık aklımı dağıtmalıyım belki de, düşünmemeli,olmayacak bir hayalin senaryosunu tekrar tekrar kurmamalıyım,cennete de ait değilim sanki.Cennet,içimden geçip gitmiş gibi.
Hani anlaşılmak istemiyorum aslında demiştim ya,bu yanlış anlaşılmak istiyorum anlamına gelmiyordu.Müdür yrd., arkadaşlarım, hepsi sözleşmiş gibi,yanlış anlıyoruz seni oynadılar bana.Önce R.hoca, geldi bağırdı, çağırdı, kantinde oturup kola içiyoruz diye hemde!Halbuki dedim o oğlan sandığınız gibi değil diye!...İnsanın dostlarıyla bir kaç muhabbet etmesi için dağlar, dereler hatta çöller aşması gerek sanki...Sonra sınıfımdaki beni çözemeyen, benimle çok az konuşmaya yeltenen insancıklar,çok soğuk biriyim gibi davrandılar.Böyle bir şey sormak için çekinmeler falan,duyuyorum tabi ben onları...
-Hanife'ye mi sorsak,yok bilen yok mu bunu ya!...Dur tamam soruyorum bak...Haniiifeee?...
Sonra da şu kola içtiğimiz çocuk.Tamam belli etmedi ama eminim onunda yanlış anladığına..Sevgi'yle aramda geçen o diyaloğu yazmak istemiyorum şimdi ama anlaşılan konuşmamda bir problem var.Sonra ezildim,büzüldüm ben tabi.
Ve en saçması da Metin...Ki onun yanlış mı doğru mu olduğunu bende anlamadım.Hayır, hayır ben normal bir insanım..İleri de bir adamla evlenip çocuklarımın büyümesinin dertlerine düşeceğim...Ya da 35 yaşında bekar öleceğim.Neyse ne...Bunları da unutmayacağım...Güleceğim!...


Psikolojide davranışlardan bahsetmiştik bir de bugün!...Öf istemiyorum artık bunu,beni de sevin işte ne olur ki!..Belki de bir ''selam''ınızla bile mutlu oluyorumdur.Sanki,hayatıma yeni biri girmemeli bu saatten sonra,kalanlarda oldukları gibi durmalılar..Ne bileyim, öyle olsun istiyorum.Şu an evde yalnızım bir de,nasıl mutluyum nasıl!...Yarın öğleden sonra okula gitmeyeceğim,psikoloji dersini kaçıracağım için üzülüyorum tabi,ama daha koca bir dönem var...Ted gelecek çünkü,hehheyt!...
Neyse, çok çok öperim,bay!...

20101003

en saçma sorunum

İnsanlarla aramdaki ilişkiyi kimileri çok uzak buldular, kimleri çok yakın...
Ne olduğu bende anlamadım doğrusu..
Bir şeyleri anlamıyor olmaktan mutluluk duyuyorum hatta...
Mutsuzluğumla boğulmayı sevmeye başladım.Yuttuğum her mutsuzluk damlası,yalnızlığıma katlanarak ciğerlerime yerleşti.Ben boğulurken insanların öylece bakmasına da alıştım.Gözlerim kapanırken,başka bir bedenden uzanan bir ele muhtaçken...Bir kaç dost vardı ama sevdiğim..Aynı zaman da nerde olduğunu bilmediğim.Birilerine,aslında sana uzak birine,anlatamadım aslında,yani,herşeyiyle sana uzak birine,özlem duymak normal mi?...
Evet aslında yeryüzünde Ted kadar kimseyi sevmeyeceğim,evet, o benim aldığım nefesin sahibi.
E soruyorum Ted benim neyim?..Ne anlıyosunuz bundan..?

20101002

ben gidiyorum,geliyor musun?

Bugün telefonda konuşurken, neden olduğundan farklı biri gibi görünmeye çalışıyorsun dedi,
bak şimdi bana, neredeyim ben dedim,
evdesin ve sanırım yalnızsın dedi.
Yalnız olduğumu bilseler,bu kadar yaşamama izin verirler miydi dedim..
Yine de anlamıyorum dedi,kötü değilsin ki dedi,
pollyanna oldum da noldu dedim.
Böyle olunca yalnız oluşunu mu bastırıyorsun dedi.
Telefonu kapattım.
Bi daha aramaması için bataryayı da çıkarıp attım.
Beni anlamaya çalışmamasını söylemiştim.
Arka bahçede oturuyordum iyice üşüyene dek..
Sonra kahve yaptım kendime.
Yine de televizyonu açmadım ama.
Oturdum,duvardaki şeylere baktım.
Daha mantıklı göründü gözüme.
Bir ara bilgisayarı açayım dedim, facebook'tan mesaj atmış, neden kimse seni sevemiyor diye.
Hiç nefret etmediğim kadar nefret ettim o an ondan.Salak dedim,kapattım.
Ted'in elleri iyileştirmiyormuş artık beni.Sözleri hep böyle saçma mıydı yoksa?...Sonra telefonu açıp,artık seni sevmiyorum dedim.Cevap vermedi.Öküz uyuyo çünkü!.Hep bu resimdeki gibi olcaz ama.
Nefret ettim her şeyden sanki.
Tüm yaşamlardan,sevmelerden,sevişmelerden,nefes alan her şeyden ve hiç almamış olanlardan...Gerçek değiller çünkü.
Gidesim geldi yine.


Bu yazıdan üzgün olduğumu falan çıkaran olursa sevinirim.Değilim çünkü,anlatamadığım zamanları seviyorum,anlaşılmadığım zamanları da...

kulaklık candır!...güven kaynağıdır!...

Tüm hesaplarımı dondurdum, bir seni ellemedim blog.Sen benim için bir blogdan daha ötesin!...Yaşam alanım,hemde istediğim hayallerimi yaşadığım yepyeni dünyamsın..Dünya'dan kaçışlarımda sığınağımsın.Sana bile aşık olabilirim blog.Sen kızsın ama,olmaz.İlkimsin üstelik çünkü ben kızlarla konuşamam blog.Kızlar hep nefret eder benden.Onlara benzemek istemiyorum bana ne!...
Kimseye çaktırmadan depsesif şarkılar dinlerken buldum kendimi,kendim bile farkında değilken...Üzülmüşüm...
Neyse cRn'in bir mimi vardı.Dilendiğimden ötürü bana postalamıştı.Hayatının fon müziği mi ne, öyle bir şey...Müzikle hep iç içeyim de, öyle hayatıma fon olacak kadar etkilendiğim bir şarkı oldu mu hatırlamıyorum hiç.Üstelik sözleriyle değil müziğiyle olacak.Oldu.Bilmiyorum ya,aptalım şu sıralar ben.Olsa olsa bir fon müziğim olur benim,oda lily allen'ın fuck you very very much'ı...Aaa sözlerle değil demiştik ama değil mi?..Sözlerle değil, bakmayın öyle.=))

Bir de cumartesi bugün...Uyandığım halde kalkmadım,yattım öyle.Cumartesi,rahat etme günüdür.Evde yalnız kaldığım tek gündür,değerlidir.

Hani böyle müfettiş gelir,öğretmenler hiç olmadığı kadar iyi davranır falan ya, o geldi aklıma,siz adamı öldürürsünüz!...

A dostlar,böyle saçmalaya saçmalaya bir yere varamayacağım ben.Öperim,bay!...

Not; lily allen şakaydı.

20101001

içimde kalmış.



Hayatı kaçırıyorum,saçma hayallerimin içinde,saçma uğraşlarımın içinde...


Arkadaşlarımın sevgililerini bile tanımıyordum,bu güne kadar...Nihayet beraber olduğumuz bir vakit birinin karşı cinsle yakın olduğunu fark ettim.Ne oluyor bunlara diye Sevgi'ye sorduğumda bilmiyorsun tabi,okulun başından beri aslında öyleler onlar dedi.Ben niye bilmiyorum peki?..Sen yanımızda değilsin ki dedi,nasıl ya hep sizinleyim ya işte dedim.Hayır bak sayayım dedi.Biz dışarı çıkıyoruz,sen F.'nin yanındasın, biz yine dışarı çıkıyoruz sen bu defa Baba'nın(bi öğretmen) yanındasın.E biz geçen sene de dışarı çıkıyorduk, sen 3. katta nöbettesin...E şimdi buradayım ya işte, bunlar gibi zamanlarda niye haberim olmuyor?...İlgileniyor musun ki?...


Hayal alemimi seviyorum ama terk etmeliyim artık.
Hayallerim beni hayattan çaldıkça,kör kalıyorum,duyarsız ve aptal gözüküyorum.
Daha masum olduğum zamanları düşünüyorum,hep o alemde olduğum zamanları,2 boyutun arasında bu kadar gel-git im olmadığı ve bu yüzden rahat olduğum zamanlar...


Bir de, giderken en azından haber verirdim dedi ya,gözümde büyüdüğünü mü sanıyor anlamadım.
Tuhaf haller sergilemece.Ama çaresizim,ondan başka kimse yok çünkü...O bile yok aslında, acizlik işte.
Birilerini sayısala geçmiş,aman çok üzüldüm.İnsanların suratımı görmek istemediklerini ısrarla belirtme çabaları hayran bırakıyor beni kendilerine.Dünya barışı için falan bu kadar çaba verselerdi hatta, mutlaka bir ilerleme olurdu.Kampa gideceğim,dönmemeyi düşünüyorum orada,gece çadırdan çıkıp kurda kuşa yem edeceğim kendimi.
Ardı ardına yazmak istiyorum,sonbahardayız ya ondan.Boşalma ihtiyacı...
Dediklerimde anlaşılır bir şey olsa,işe yarar bir şey olsa neyse diyeceğim de.İğrencim.



Ellerimin küçük olması var ya, seviyorum ben.
Birileri dalga konusu yapsa da...
Çünkü Cem sever küçük elleri...
Ellerin cennetim benim der...
Cenneti eşdeğer görür ellere...
Ben severim elleri,eller güzeldir.
Ted'in elleri daha güzeldir.Dokunduğunda,ne kadar sızım varsa iyileştirir.