20100714

son saniyeler...

Aklımı tamamen kaybetmeme çeyrek kalmış bugünlerde düşünce okyanusunun derinliklerindeyim.Bunu isteyerek mi yapıyorum yoksa beynim zorla mı yaptırıyor ya da ruhumu benden ziyade kontrol eden bir şey mi var bilmiyorum.Belki de sylvester'ın ve diğerlerinin yarattığı boşluktan kaynaklanıyor.Dakikalarımı planlamaya alışmışım sanki, hiç yapacak bir şeyimin olmadığı için yine delirme eğilimi göstermekteyim.Bazen delirmeyi sevebilirim,alışmak da denebilir.Aslında yapacak şeyler bulabilirim hatta evet gerçekten bir şeyler yapabilirim ama tembellik yapmak ya da bana göre düşünme ve hayal etmeye daha fazla zaman ayırmak daha işime geliyor.Uyku düzenim, hayal alemim umrumda değil ve ben hala psikologa gitmedim.Sanırım buna gerek duymuyorum, söyleyeceği şeyleri az çok tahmin ediyorum. Takvime göre 4 gün sonra doğacağım ya da daha doğru olacaksa eğer 1 sene yaşlanmış olacağım.Şimdiden 2 tane beyazım var, saçlarım çok sık dökülüyor, yürüdüğüm her yerde izimi bırakmak istercesine...Bazen ellerim titrer, bazen karnımın içinde ne olduğunu bilmediğim bir zonklama olur ve ben yaşlı bir kadından daha yaşlı hissediyor olabilirim.Annemin ısrarlı dışarı çıkarma faaliyetleri sürüyor, oysa ben burada oturmaktan memnunum.Dışarı çıktığımda neyle karşılaşacağımı bildiğimden  bu daha mantıklı geliyor, yeni karın ağrısı istemiyorum.Her zaferin bir de yıkımı olurmuş değil mi, öyleyse annem bu savaşı kazandığında, karşı taraf olarak ben zorunlu bir yıkıma gireceğim.Öncelikle, sabahtan akşama yemek yapmak savaş hilelerimden biri, böylece dışarı çıkmamı istemiyordu, ya da kendimle ilgili herhangi bir şey yapmadığımda....
Uşak'a niye döndüm ki, dışarıda bir yerde, uzakta olmak daha iyi hissettiriyordu. En azından kendi kendime Endonezya dili öğrenmeye çalışır haldeydim.Bunu yazınca farkettim yanı zamanda inatçı olmaya da yatkınım.
Öldükten sonra beynimi çıkarıp iyice incelemelerini isteyeceğim ya da ölmeden önce o büyük teknolojileriyle beynimde normal olmayan bir şeyleri görmeye çalışmalarını dileyeceğim.Normal olduğumu hiç hissetmedim, çevremdekiler sağolsun onlarda hiç hissettirmediler.Belkide rüyalarım, kabuslarım ya da onlar her neyse önce onlardan kurtulmalıyım sonra üzerimdeki çekingenliği atmalıyım...Ne yani bunu sırf onlar öyle istiyor diye yapma zorunda hissetmemin manası ne yoksa aslında hiç öyle bir şey yapmak istemiyorum.Rüyalarım, bir şekilde beni olması gereken yere götürüyor buna inanıyorum, tuhaf olsa da onlara güveniyorum, beni çok yoruyor olsalar da...Çekingenliğime gelince sanırım böyle yaşamaya alıştım.Öyleyse yapabilecek bir şeyim yok.Harikulade, onca şeyin ardından başa dönmek,senin gibisi yok!Bazen ne iğrenç bir duygusun sen...


Şöyle bir okudum da, ergen saçmalarından başka bir şey değil, tüm bu yazdıklarım,yaşadıklarım...Yine de yayınlayacağım, bir gün tekrar okur okur gülerim diye...Hiç bu yaşta olmamayı dilerdim,hala çocuk olmamayı hatta hiç yaşamıyor olmayı...Eee, doğum günüm yaklaştığına göre dileğimi hazırlamalıyım değil mi?...Doğum-ölüm saniyeler arası zıtlık.Ölüm deyince aklıma hep haziranın 16'sı geliyor hani, ''bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin'''i merak içinde dinlediğim gün.Sahi bir ihtimal daha var, bunu bilmek bile huzur veriyor.O halde daha fazla saçmaladan, nokta.
Seviliyorsunuz ve sizinleyim, ki siz zaten bunu biliyorsunuz...

Hiç yorum yok: