20100823

mutluyum!

Balık tutma muhabbetinden oldukça sıkıldım aslında ama unutmamak için tekrarlıyorum ve blog sana anlatıyorum.Dün kendimi rahat hissedebileceğim bir yere gittik, yeşilin ve mavinin iç içe olduğu bir yere...Rahat rahat nefes aldım,mis.

Aslında akrabalarımı severim fakat gün geçtikçe sevemez oldum kendilerini.Piknik gibi bir şey için bir araya geldik ve iyi de vakit geçirdik aslında.Annemin dayısının oğlu ki,ona da dayı diyorum ben, balık tutma muhabbetini pek sever olmuş görmeyeli...Onlar bu çaba içindeyken bende güneşin şu yandaki fotoğraftaki gibi suya düşüşünü izledim ve pek beğendim.Saatler geçti ve ben hala onu izliyordum bir de her seferinde boş olta çekişlerini...Hasılı, hiç balık tutamadılar =)...

Güzel gündü işte, söylemiştim değil mi?
Akşam olunca elektrik olmadan yürümek güzel...
Ay ışığı yüzüne çarpar ve sen öylece yürürsün, yeterince aydınlıktır zaten.Çok güzel,pek güzel...
Orada ki eğlenme zamanımız dolduktan sonra aslında eve gidecektim.Defterimin dedemin evinde olduğunu hatırladığım anda her şey değişti tabi.Onu asla bırakamazdım!Annem yine boş işlerle uğraşıyorsun dercesine baktı.Aldırmadım ve kaldım.Sadece geçenlerde bu yazma sevgim için ilgili göründü,bir kaç saniye.Gazete de okumuş kızın biri 15'li yaşlarında yazmaya başladığı bir kitabını yayımlamış falan.Annem gazete de okuyormuş! Haha..Arada şaşırtıyor beni işte,sağolsun.Uzun zamandır sormak istediğim bir şey vardı ve çekindiğimden soramıyordum anneme.Sordum bi anda.Bende evlat kokusu denilen şeyden duyabiliyor musun diye...Evet dedi, şaşırdım...Ben niye anne kokusunu duyamıyordum onda?...Nasıl bir şey peki bu diye tekrar sordum.Çok güzel dedi, tavsiye ediyorum fakat şimdi değil,çok çok uzun zaman sonra...Güldüm.
Aslında daha çok evi silip süpüren, yemek yapan, yapmadığında surat asılarak ceza verilmeye çalışan sıradan biri gibi görüyordum kendimi onun yanında.Hitap şekilleri bile değişmişti.Çay yaptın mı kızım'ın yerini Çay yap! almıştı.Mutlu değildim.Olamıyordum.

Mutlu olduğum saatler kısıtlıydı.Gece yarısı 1 ve sabahın ışıklarının yeni düşmeye başladığı 6'da gayet mutluydum.Öylece karanlığa bakıyordum,kör gibi hissediyordum kendimi.Hafif müzik kulaklarımda...
Yine bu gecelerden birinde bir mesaj aldım, okuldan biriydi, laf lafı açtı, okuldan,derslerden konuşmaya başladık...Oradan öylece bir kaç sohbet sonrası bu arkadaşta inançsız olduğumu falan söylemek istedi.Sinirlendim.Mutluydum işte, niye bu niye demedim.Artık içimden cevap vermek bile gelmiyordu.Sanırım gayette sağlam bir inanca sahip olduğumu gözlerine sokmadan inanmayacaklar.İlla saçımı mı gizlemeliyim.Her gittiğim yerde belli mi etmeliyim.Ne yani, sırf ben konuşmuyorum,yazmıyorum diye, umreye gidip geldikten sonra denizde tangasını göstermeye çalışan pek şahane sanatçımız daha mı çok inançlı?
İstediğiniz kadar inançsız falan olduğumu düşünün bu umrumda değil.Ne saçımı kaparım ne de el açıp dua ederim yanınızda.Bu sizi ilgilendiren bir şey değil...
Tamam neyse, bu arada fark ettim,Ramazan hoş geldin gibi bir yazı falan yazmamışım.Hadi Ramazan'da bol bol ibadet edelim, diğer aylar içki içelim,kumar oynayalım.Oh ne güzel hayat...
Şimdi aklıma geldi,gün boyunca oruç tutup, orucunu rakı sofrasında açmış biri var mı acep bu garip dünyada?

Daha çok anlatmak istediğim şey var ama eve döndüğümde devam etmeliyim.
Sevgiyle kalın o halde,görüşürüz blog.

3 yorum:

Profösör dedi ki...

Bence güzel bir yazı. Bizim davranışlarımız önemli. Onu ima etmişsiniz. Ne güzel..

Demet dedi ki...

Çok dolmuşsun sen. kim seni kızdırdıysa döveceğim onları! mucuk!

honeybee dedi ki...

Sayın blog sakinlerim,çok çok teşekkür eder, gözlerinizden öperim!