20120326

Ben bu insanları sevEbiliyorsam bi nedeni var.(Oğullar ve Rencide Ruhlar)


...

.."Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.
Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı."
 



"Bütün orta sınıf çalışanları gibi iş günlerini hafta sonunu bekleyerek, hafta sonunu da iş günlerini özleyerek geçiriyorlardı. Ömürlerinin son dakikasının nasıl geldiğini anlamayacaklardı bile. Sistemin zaferi.”

....



“Hayatımın en hızlı günlerini yaşıyordum. Dövüşecek düşmanlar ve sevilecek kadınlarla çevrelenmiştim. Gerçi silahım plastiktendi. Kadınlarım da öyle. Yine de böylesi hiç yoktan iyiydi.” 



Benim bir şey söylememe gerek kaldı mı ki? Bu adamlar zeki, bu adamlar işini biliyor, bu adamlar bir harika! Murat Menteş'en ayırmak istemedim kendisini zira ona duyduğum hayranlığı her lafa sıkıştırma çabasındayım şu sıralar.:)
Hiç böyle bir 5 yaş yaşanmadı diyorum başka da spoiler vermiyorum.






Şimdi kendimden not düşeyim; günlerden beri ilk defa bu kadar huzurluyum.Ben biliyorum bunun nedenini...Her söz aklımda...Gözlerin kapanış açılışı bile...Neyse...
Daha önceki günlerde konuşulmuş şeylerse bugün sınıfta öylece otururken aklıma çöktü.Hani yalnız oturuşum, cidden dışarıdan nasıl görünüyor olabileceği falan. Sahiden umursamıyormuşum ama ben bunu hatta keyifli bile geldi bir an için, izlemek, anlamsızca yapılan her şeyi izlemek ve benimle konuşmamak için gözlerini bile kaçırdıklarını bilmek...Öyle keyifli ki, kibir değil, gülünç olana gülüyorum sadece.Bu bana çok keyif veriyor doğrusu.Sınıfta vereceğim cevaplardan çekinenler dahi var.Ah ah, bir gün hepimiz büyüyeceğiz.Ve Alper Kamu'nun da dediği gibi, biz aslında çoktan çürümeye başladık...

20120325

Çok iyi adamlar bazen çok tehlikeli olabiliyorlar.Biliyorum.

Mesela, benim senin yanında çok farklı oluşum, sessiz kalışım, beynim konuşmak isterken dilimin susmaya inat edişi belki sahiden kendimden çok farklı biri oluşum değilde kendimi bulmamdır.Çünkü huzur var senin yanında, anlatabildim mi acaba? Bunu bilmiyorum.


20120318

something old...something new...something "blue"...

   
                                                             
 aayyy rimembııııııııırrrrrrrrrrrrr...........!!!!!!!!!!!!

Sahiden hatırlıyorum,çok çok tuhaf ama gerçek...Hatırlıyorum.Fakat anlamıyorum.Beynimin içi öyle dağınık ki...
Şimdi mesela ben onu düşünüyorum, elimde değil bi şekilde sokuyo kendini beynime.ha bak gece bile yazmışım defterime.Anlamıyorum bilog!
Şimdi bu şahıs, bu kadın, bu afeti bilmemne, her neyse işte o, neden yapıyor bunları, neden kendini bunları yaşamaya sürüklüyo bi gram anlamıyorum.Beynimde neden hala bir afet olduğunu da bilmiyorum, neden kıymetli hala içten içe?Hepsi acı bi tesadüf belki...Belki sadece o kadar.
Evet, genellemelerle yaşadığımız hayatta acılar var hemde gerçek acılar...Tahammül edilemeyecek kadar gerçek olanlar...Onun varlığı da belki acı bir tesadüf, o böyleyken benim onu düşünmem acı bir gerçek...Benim gibi olduğunu düşünürken benden çok farklı olması çok acı bir gerçek.Fakat hala anlamıyorum.Ben ısrarla "nitelikli insan"larla arkadaş olmaya çalışırken onu şimdi bir kaç bişey'le görmek çok çok çok acı bir gerçek.Benim onu iyi sanışım milyon kat acı gerçek...!

Vallahi anlamıyorum bilog!
Beynim istemsizce onu düşünmeye inat ediyor.Yaşanan yaşanmayan her anı, onun deyimiyle; manyaklıklar...Ve yine onun deyimiyle "yaşanmaya değecek manyaklıklar"...Neden böyle, niye hemde nasıl ve ne zaman bir anda böyle..? Anlamıyorum.Tek kelime edemeyişimin sebebi olmalı, evet hatırlıyorum bunu, sebebi güvensizlik miydi neydi?
Bunu neden yapsındı? Hemde bana? Ben öyleyken neyin intikamı ve yahut en nefret edilenin ben oluşum?
Saf mıyım, fazla mı kuvvetli? Anlamıyorum.
9. sınıftaki her şey tek kelimeyle "***"muş meğer.Geçmişimdeki her şey kirli sanki, öyle temiz tutmaya çalıştıkça, kötü bir kelime bile etmemeye çalıştıkça...Sakınan göze çöp batarmış...Sakındığım hayatıma sevgim battı.

20120314

merhaba.


Dışarısının sıcaklığına karşın odamın adeta soğutucu kimliğine bürünmesine şaşıyorum. (bu parmaklar buza çalarken yazılmış bir yazı olacaktır.)Bi kaç zamandır hayatın tadı denilen şey yok sanki, varsa da ben tat alma yetimi kaybetmiş falan olmalıyım.Okula gitmemek için bahaneler uyduruşum kadar, okula giderken ayaklarımın geri geri gitmesi takdire şayan bir şey.
Benim derdim aslında kimsenin içten olmayışı, bir merhabayı bile esirgemeleri veya sıcakkanlı olmayışım olabilir.Emin değilim.Fakat mesela, Keyif'in defterine yazarken mutluydum,benimle birlikte derbeder bi hayat süren telefonum düzelince de mutlu olmuştum.Geçmiş zamanlar...Ne de çabuk geçiyor zaman, ben hala vaktin geçmediğine dert yanarken...
...