20101130

20101129
Mükemmel hissettim bugün kendimi blog...
Saçım başım yerinde, gözüm kaşım...Ayna bile güzelsin dedi bugün bana hahah!!...
Bir de eğer güzel hissediyorsam kendimi, o günüm çok şanslı geçer, zaten öyleyimdir de bugünlerde daha çok...
Bizimkiler tamda tahmin ettiğim üzre ispiyonlamışlar beni, aman ne üzüldüm(!)...
Daha öncesinde küçük çocuklarla uğraşmayı severim, utanmalarını falan...Sabahın köründe tamda karşıma çıkmıştı bir tane, öpücük attığımla koşması bir oldu, yolda baaabaaa beni öpttüüüğğ diye...Hahah...İlk mutluluk halimi takındım.Okula vardığımda, ki varabildim evet, tam vaktiydi...
Müdür yardımcısı bana bir şey demeden çıkabildim sınıfa..Sınıfın havası bile güzeldi.Herkes iyi davranıyordu bir de, öncekinden daha iyi..Tuhaf =)..
Baba* ma yakında döneceğini bildiğim,çok çok özlediğim bir öğretmenimi,kızacağını bile bile sordum.Tuhaf ki kızmamıştı.Aksine gelebileceği en yakın zamanı söylemişti.Özledin dimi dedi hatta şaşırdım!...Evet baba dedim, bu da tuhaf çünkü artık ona baba dememi benimsemişti...Yolda çok uzaktan bağırdığım halde dönüp bakmıştı =)....
Browni almak için girdiğim markette kasiyer resmen beni ilgi odağı yapmıştı.Altı üstü çikolata arıyorum be adam, bulurum kendim bile dedim.
Mısır almak konusunda kararsız kalmıştım ama bugün her şey iyi gidiyordu bu bile iyi olabilirdi.Bu defa tam istediğim gibi olmuştu mısır ve ben şaşkın gözlerle mutlu mutlu kaşıklıyordum bardağımı ...
Bunca şeye karşı dileyebileceğim şeyler yine vardı, önceliğini şaşırdım.Gelsin dedim, bu geçti aklımdan...Gelecek....


20101130


Şimdii, yukarıdaki yazıdaki gibi mutluyum, güzelim,mükemmelim derdim.Hatta dur diyeyim.Çünkü gün böyle başlamıştı.İyi uyanmıştım, tuhaf bir sevinç dolanıyor etrafımda.Sonra aklıma rüyam geldi.Oturdum ağladım.Tüm günüm bu saatten sonra zehir oldu zaten.Babam giyinip giyinmediğimi soruyor, ben ses çıkaramıyorum.Bir aceleyle giyiniverdim, saçımı başımı düzelttim
çıktım.Güzeldim,mutlu olmam için sevdiğim her şey benimleydi de...Anlamsızdım ama.Boş, eksik...
Bilinçaltım ilk defa bana ihanet sayılabilecek bir rüya sunmuştu gözlerime bu gece...Ve biliyorum da bu rüyanın gerçek olacağını...O olmadan öleceğim dedim kendime, olmasın,olmasın işte...Cem, dinledim tüm gün, sırasıyla bu saçma durumu üstümden atacak her şarkıyı, biraz iyi olduktan sonra masal şarkısıyla bitirdim günü...

20101128

SSHC.


Şimdi bitti ya, hani bitti işte...
Gülüyorum.
Komik çünkü, benden aldıkları her şey beni hatırlatacak onlara haha!...
Küfredemediğim için ingilizce-türkçe karışımı saçma sözcüklerimi benden daha çok onlar kullanmaya başlamışlardı çünkü.Benden öğrendikleri şeyler...Kabul ediyorum iyi bir arkadaş değilim, genelde kötü şeyler öğrendiler benden...Kendi ailelerinden sakladıkları, benim hatalarımın üstünü örtme çabaları..Seneye, şahsi kanaatlerinin arkasında olan ve bana ince bir sesle haniiife diyen hoca geldiğinde hatta onların dersine girdiğinde, beni hatırlayacaklar...Bir sezai karakoç, Sevgi'nin aklında beni şekillendirecek...O oyunlar, şarkılar, videolar =)...Hım.Tamam susuyorum.

Bir dakika bir dakika!!
Kitabımı istiyorum!...Hahah hala bencilsin diyecekler bana.Evet, sizde olun.Çaktırmadan büyümelerini sağlayacak saçma sapan hareketlerim, azıcık değişsinler diye uğraşlarım bunu unutmam ki ben.İri yarı, saçları tuhaf şekillere sokulmuş bir erkek gördüğümde ya da hiç bir özelliği olmayan sıradan bir Türk erkeği gördüğümde, Ceren gelecek aklıma, saçma bir hüü sesi duyduğumda ya da din kitaplarını gördüğümde Hatice=)...Annemi gördüğüm her an Seher, ya da iyi olmaya çalışırken kötü duruma düşen her hangi birini gördüğümde..Kötü planları olan bir melek gördüğümde ya da günahlarımdan arındırmaya çalışan biri olduğunda Sevgi...Herkes sadece bu dünyada bitiyor da Sevgi'nin diğer hayat içinde devamlılığının olması ne tuhaf...=)...

Sanırım artık, Sevgi'nin kazağını bulma vakti geldi.Başka birinin bir izi yok...Peki...

Beş taş oyununu bilir misiniz?...
5 taş yere bırakılır, genelde birbirine benzeyen taşlar seçilir ;)..
Biri *ebe* olur.Ebe havaya atıldığında yerden bir taş alınır, ebe değiştirilmeden diğerleri de sırasıyla alınır avuca.Ve sonra...
Oyunun 5. bölümünde ebe birer birer diğer taşları oyundan çıkarır...

Bu oyunun ebe'si bendim.
Bizim beş taş* oyunumuzun...
Ben katıldım onlara, ben çıkardım onları birer birer...
Oyun böyle, suçlu olan ben değilim.Değilim işte.
Tanrı beni aldı eline, havaya attı elinin tersiyle oyundan çıkardı onları.Fakat yerdeki taşlar hep birlikteler...Öyle olmalılar çünkü.Oyun böyle.Ben O'nun avucunda kıyametimi bekleyeceğim...


Çok dipten olan not; Siz okuduğunuzda kötü bir anlam çıkarırsanız benden değil!...Gayet iyi niyetlerle yazdım.Ciddiyim.Yanlış yorumlanmak, çok sık karşılaşmaya başladığım bir şey olduğundan tedbirimi alayım dedim.

Mutlu olun yahu, olun işte...
Açın güzel bir şarkı, eğlenin...
Hatta benim şarkımı dinleyin, bana söyleyin izin veriyorum.Bağırarak söyleyin...Rahatlayın...

İleride zaten kovucaktınız beni unuttunuz mu =)...Ev sahibi rahatsız olacaktı benden, mavi saçlarımdan, kitaplarımdan, erkek arkadaşımdan =)....Siz yine benim pisliğimi toplayacaktınız.Seher sabahtan akşama kadar kitaplara gömdüğüm kafamı kaldırıp, ev işlerine yardım etmediğimden dahası dağıttığım için isyan edecekti.Yemeğinizi yapıp, karşılığında sabaha kadar içebilecektim.Siz istemediğiniz için, sonunda bir yerde dur diyecektiniz.Şimdi olması daha iyi...
Böyle daha iyi evet...Sizin için...


Öpüyorum...


Çok hamarat gördüm kendimi..Öyle böyle değil..Sabah erken kalkabilme başarısını göstermişim 11 de olsa erken evet =)Ordan oraya koştur, yemek yap, çay yap,onların bulaşıklarını yıka, yetmezmiş gibi bozulan yazıcıyı düzeltmeye çalış...Demişimdir belki bizim evde kullanılmayan şeyler bozuluyor.Örneğin televizyon açılmaz, geçen akşam annemin açma uğraşının sonunda fark ettik bunu da...Babamın deyimiyle pislik makinesi olan elektrikli süpürge fişini çekmiyor, alt tarafı 1 hafta açılmadı bayramda... Yazıcıya gerek duyulmuyor pek, oda bozulmuş işte...Kendimde elektronik şeyleri tamir edebilme yeteneği gördüğümü sandım, bununla ilk önce bozulan kulaklığımı kendim tamir ettim.Arada aptallaşan modemin kablolarıyla dans edercesine tuhaf hallere girerek onuda düzelttim.Velhasıl beceremediğim tek şey yazıcı çıktı.Olmuyor yahu, olmuyor...


Tuhaf dimi şuan acı çekiyor falan olmam lazımdı, aksine mutluyum.mutlu.Kökünü mut kabul ettiğim mutlu =)


Ellerimde,yüzümde, hatta gövdemde mürekkep lekeleri var, banyoya gitmeye üşeniyorum.Daha orayı da temizleyeceğim zaten.Öf ne sıkıcı hayat.


Renkli bir şemsiye düşünüyordum yağmur yağarken..çok geçmedi yolun biraz ilersinde çıktı karşıma, yok yine hayal görüyorum ben deyip yürüdüm.Kendi kendine konuşmak pek hoş görülmüyor insanlar arasında çünkü..Fakat şimdi anlıyorum ki o gerçekti,neyse üzülmüyorum ama zaten paramda yoktu.Öğrenci olmak kötü.Dün gece güzeldi,her şeye rağmen unutmam.=)

20101127


mutlu aşk varsa da mutlu son yoktur.

Yüzlerce defa söylediğim üzre, sesim bir kulaktan girip diğerinden çıkıyor.Blogumda yazdığımı dikkate almayın demiştim.Orada asarım keserim ama bun size neden yapayım?...
İnsanların bana güvenmemesine şaşmamalı ki ben bile güvenemiyorum kendime...Neler söylemişim, neler yapmışım, ne işler çevirmişim..Aklımda bile değil...
O beş taşın olduğu şişe var ya atmayacağım ama onu..Kırmayacağım da, çünkü o bir kalp yarasıdır artık!
Son zamanlarda ki bu daha çok öğretmenler gününden sonra, onları bırakmamalıyım düşüncesine dönmüştüm.O ilkokul öğretmenimin tek anısıydı...Bir çok zamanımı geçirdiğim ve bana olan sevgisine güvendiğimdi.Gitmemi beklercesine fotoğrafları atmalar, giderse dönmesin demeler düştü kulağıma...Ben mi istemiştim bunu.Evet çünkü gerçekten sıkılıyordum yoğun ilgiden...Ve o gün onun hiç yoktan tavırlanıp gitmesi ilk sebep olmuştu.O mu sahip çıkacaktı bana?...
Ya o, seviyordu değil mi beni?...Tabiii, sevgi anlayışı kaçırırcasına herşeyden soyutlamak, istediğim şeyi benden uzaklaştırmak  ve hiç düşünmeden işlerin daha kötü hale gelmesini sağlamak mıydı?


Olan oldu, biten bitti.Ayakta alkışlıyorum...
Yapayalnızım ve ciddi anlamda kimsem yok...hiç kimse hemde...
Giderken mutlu olmaya dair tek umudumuda silip gittiğin için alnından öperim hatta...Bilmiyorum neden yapıyosun bunu ama artık umrunda olmayı bile istemiyorum.Ciddiyim, hiç hayatınıza girmemişim gibi, var olmamışım gibi yapın...İstediğim bu...
Benden nefret edebilirsiniz, ediyor gibisiniz...Hayatımı tamamen söndürmek için kendi meşalelerinizi yakacak mısınız bunu merak ediyorum..Heralde ölmem hoşunuza gider...Yapın o halde birilerine söyleyin, aileme bile ve bitsin her şey...Kalacağımı mı sanıyorsunuz, ona hayat diyebileceğimi mi?...35imi bile beklemeyi düşünmüyorum...Korkmayın ben geride bıraktığım yazıda ''kimse mesul değildir'' notumu atıcam.Yapayalnız geberip gidicem.Bunu ben istedim haklısınız.Siz olmayınca başka kimse de olmamalı hayatımda...Ben öyle aptalım ki hiç bir şeyi düzgün anlamam...Duyulmak isteneni söylüyorum bu defa gerçekten bitti!...Tek bir kimse kalmadı...Madem kimse yok, korkacak bir şeyde yok, Beşir Fuat! bekle aynı sebepten yargılanacağız...


Ve şimdi hanifee, tabiri caizse, siz hepiniz ben tek diyerek dudak büküyor...
Ne diye hayaller kuruyorsam, kurduğum her hayalde bir pürüz var...Biri insan değilsin der gider biri sen değil o doğru söylüyor der...Benim hiçbir şeye hakkım yok zaten.Gidebilirsiniz...Aşkım'a, dostlarım'a Elveda...Bitmeyi ne güzel bekliyormuşsunuz...Bu kadar mı kötüyüm?...Haklı olan sizsiniz deyip susacağım,sizsiniz...Ben hiçbir şeyi haketmem.Mutlu olun!...Siz hepiniz, ben....Hayatımda ilk defa ezan sesini duyar gibi oldum, belkide azrail ufaktan haber atıyor...Naber dostum!...

20101126

Mutluluk garip bir kelime, hayır tuhaf anlamında ki garip.Duygu belirten sözcükler genellikle -li,-lu gibi ekler alarak o duyguyu belirtiyolar değil mi?
Örneğin, hüzün-lü
Sevinç-li

Mutlu ise tek başına kullanılacağı zaman mutluluk oluyor, hüzün yalnız hüzün,sevinç yalnız sevinç...Yoksa aslında mutlu olmanın kökü mut mu?...

Neler oluyor hayatta?
Tuttuğum defterde bir harf bile olabilirim ama insan olamıyorum demiştim.Hatta Z harfi olmak istemiştim,sonda ve sessiz üstelik bana çekici bile geliyor =)..

Çok sakin geçiyor günlerim,biraz da mutlu...Bak yine geldim mutlu ya, böyle tuhaf bile kelimeyi duygu edinebilmişse insan kendine değeri bilmeli =)

Bugün yorgun değilim, çünkü baya uyudum sınıfta..Birisi üstümü örtmüş ceketle, merak ediyorum aslında kim olduğunu, tabi sınıfın ortasında bağıramazdım...
Birilerinin beni önemsiyor olmasını istemiyorum aslında.,istemiyorum o kadar.Güldüğüm bir kaç şey var son zamanlarda...Bir öğretmenimin 5'li gruptan ayrılmış olduğumu öğrenmesi ve Sevgi'nin üstüne gitmesi falan mesela...Ne tuhaf, geleceğim parlakmış bırakmamalıymış, bunun için mi?...Bi git...
Hiç kimse istemediği bir şeyi yapmamalı...Bir arkadaşın bıracaksan bırak, bırakmayacaksan sahip çık ona gibi bir şey söylemiş olması ve bunu yine Sevgi duyuyor..Anlayamıyorum, acaba ne düşünüyorlar?...Kimse olmadan yaşayamam mı?...Çok mu kırılgan görünüyorum?...Geçen sene içinse, geçmiş zamanda kaldı işte, konuşmanın bir manası yok ki, Sevgi'ye bunu sormamalılar...Sevgi ne iyi, benim her türlü saçmalığımın yükünü o çekiyor,benim yüzümden azar yiyor, benim için azar yiyor...

Tuhaf şeyler oluyor hayatta....
Ben beni yalnız birinin sevmesini,önemsemesini istiyorum...O bana Yeter!...
Her şey iyi gidiyor...
Sanki bir şeyler daha yazmalıydım..=))))....

20101124

zaman(sızlık)





Düşüşlerim var, kendimi topladığım zamanlarda...
Yalnız olma isteğimin, soğuk bir bıçak gibi göğsümde sızladığı zamanlarda...


Ne yapacağımı bilmiyorum.
Sükunet girdabının beni, derinlere çektiği zamanlarda...

İsteklerimi kısa sürede ve kolay elde etmek aslında hiç hoş değil...
Heyecan aradığım, nefessiz kalmak istediğim zamanlarda...


Asiliğin çekici bakışlarına düşüyor gibiyim...
Sesimin beni aştığı zamanlarda...


Gidiyorum,
ölümün beni almasını bekliyorum bu zamanlarda...

20101123

gereksiz.

Şimdi,yeni stüdyodan haberler...


Hanifee yeni evine tamamen taşındı, az önce gizlice aşağı inip son kez banyosunda duşunu aldı...Bir dakika aslında onun kullanmaya devam edebilir de...Bunu şimdi farkına vardı.


Odası öncekinden geniş ve bunun için tuhaf hissediyor, ufacık odasında kendi küçüklüğünü fark etmiyordu galiba..


Annesi paranoyak oldu,hanifee'de öyle...


İçten içe istediği bir şey var, olmayacağını, olsa bile zaman alacağını düşünüyor..üzülüyor...


Şimdi her şey planladığı gibi, düşünde kurduğu bu hayatı zorlanmadan yaşamaya başladı bile...


Onlara bakan gözlerini kapayalı 1 gün oldu, bugün sakindi...


O'nu tanıyalı, 3 ay olmak üzere, heyecanı devam ediyor...


Onun gidişinden bu yana, tatilleri de sayarsak yaklaşık 7 ay geçti, konuşmaya isteği yok...


Dostoyevsky ''Kırk yaşından fazla yaşamak bence ayıp bir şeydir.Bayağılığın ve ahlaksızlığın ta kendisidir.Bana açıkça onurunuzun üstüne söyleyebilir misiniz,kırk yaşın üstüne kimlerin çıktığını?Dilerseniz ben söyleyeyim:Ancak aptallar ve namussuzlar yaşar kırk yaşından sonra.'' dedikten sonra, 35imden fazla ne kadar yaşarım?...


Arafı görüyorum her gece, boğulup nefessiz kaldığım, bir kaç kelimeyle,kaleme sarıldığım zamanlarda nefes alabiliyorum.Karnıma bir sancı oturuyor, içimi yarıp çıkmak istercesine...Bu hep böyle...


Ne diyordum, dağıldım...


Mutluyum, hemde çok,mutluyum!...
Koşuyorum, istediklerime, büyük adımlarla...

Meğer seni  seven insanlar olunca yüzünü dönmek çok zor oluyormuş.Acımasızca, merhamet bekleyen gözlere gülmek, ses bekleyene sağır muamelesi yapmak...

Gitmek, gitmektir işte, hepsi bu.

Öyle, birer birer çıkıyorum hayatlarınızın içinden...
Zor oldu ama ilki dostluk çemberinizden...
O sözü duymasaydım asla olmazdı bu son ama 2. defadır niyetim kötü görüldü, sevgilinin kalbinden...
Hala zorlanıyorum, beni dinlemek isteyen insanların çevresinden...
Çıkıyorum...
istemiyorum..
istiyorum.

Aslında bunların hepside aptal yerine koyulduğum kimseler...
Aptal ya da ucube...
Düşüncelerim hep öcüydü, hayallerim hep uçta...

...ve ben şimdi gidiyorum, siz mutlu bir güne uyanabilin diye...

elveda...


20101122

Teoman'ın şarkı sözleriyle yaşanan 1 gün...

(Teoman,Eylül aynın bir perşembe akşamı, çalan kapı sesiyle irkilir;)

Ne güzel sürpriz bu böyle 
Hoş geldin...


Yorgun görünüyorsun, biraz uzan istersen...


Çok uzaktan geldiysen, 
Otur, soluklan, dedi... 


(Gelen eski bir arkadaştır, Teoman'ın yalnızlığından bir an için sıyrılmasından bir fırsattır..)


Dilsiz ellerinle sarmala sar beni
Ölmemiş sevgiler arasına koy beni...


(Teoman'ın hayali gerçek olur...)


Mutluydum o uyudu sarıldım sayıklarken 
Tanımadığım o adları yanımda çırılçıplak ...


(Uyandığında yine yalnızlığıyla baş başadır)


Uyandım bakakaldım, hayali bir parmağın
Bıraktığı yazıya, pencere camının buğusuna
Hoşça kal...



(Belki bir özür, belki teşekkür için telefonu eline alır)


Takatim yok, yine de telefona sarıldım...


(Telefon açılır)


Telefonda konuşamam bilirsin, 
Mektupları da ertelerim hep, belki de yazım çirkin diye. 

Kim olacak bundan sonra
Uyandığımda soğuk yatağımda... 

(Yanıt Teoman'ın beklediği gibi değildir, cevap şöyle gelir;)

Neyin bildin ki değerini
Benimkini bileceksin?
Bunu da tabii mahvedeceksin...

(Yalnızlığın adamı Teoman kaderine razı olur.)

Benim de zaten hiç gücüm yok
Yüzüm yok hiç
Umudum yok
Ama bil ki
Farklı bir hayaldi
İşkenceydi bazen
Bazen çok güzeldi
Ama anlıyorum sesinden
Kurtulmuşsun
Sen
Nokta konmuş bitmiş
En güzel hikayem...

(Telefon kapanır ve ertesi gün;)

hayat koyu bir balgam
sert bir pornoydu dün
bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
ama eminim
tanrı var bugün
bugün...

(diyerek, umutla kalkar..)

Yağmur yağdı bütün gece
Damlalar penceremde
Bir şey olacağı yok ama
İnsan bekliyor, bekliyor işte.

Tutunuversem çalısına sevginin 
Uçurumlarda 

(diye iç geçirir, üzülür...)

Dünyadaki son gününde
Döndü durdu yatağında
Sıkıldı, kalktı
İlk kez göz attı yalnız kalpler sütununa 
Ama şimdi mektubunu yazazcak
'kimse mesul değil!' deyip imzalayacak
Yazdı kısacık son yazısınız
Attı kendini dışarı sabaha karşı
Son bir kez, şemsiyesiz
Yağmura doysun diye
Başını damlalara kaldırdı
Sırılsıklam oldu, ıslandı
Masasına çöktüğünde
Yine önündeydi gazete
Birden kalbiyle bağlandı
Yazıdan hayal ettiğine
Dalgaları deniz kabuklarından
Dinleyen çocuklar gibi
Bir kalp buldu sayfalarda
Sevdi rumuzunu sevdiği birini 
Onada bir mektup yazdı 
Zarfında adresiyle 
Sonra gitti aynaya baktı 
Cesareti var mı hala diye 


(Yazdığı mektup şöyleydi;)

Pardon sizi birine benzettim geçmiş yıllardan
Yemin ederim azcık içtim, bu halim doğuştan
Şampiyonum sanırken diskalifiye olduğumdan
İşte sevgili bayan, tüm gevezeliğim bundan...

(Aldığı yanıt;)

Galiba kendinizi pek enteresan sanıyorsunuz
Büyümeyen adam sendromu bu, ama yaşlanıyorsunuz
Küstah taklidi yapan erkekler familyasından
Milyarlarca zavallı adam midemi kaldıran
Ya siz hala bıkmadınız mı hiç kendinizden?
Evinden uzak yalnız kovboy triplerinizden?
Hadi gelin uyuyun koynumda eğer çok isterseniz
Ben uyanmadan giderseniz beni memnun edersiniz...

(...ve gururu kırılan Teoman... )

Gözüm kapalı bile giderim ben bu yollarda
Eh bi de yavaş kullanmak ayıp olur içtiğim onca şaraba...

(diyerek sonsuz yolculuğuna adım atar...) 




Not; bu yazıyı yazmış olmamla Teoman'ın 2 gün önce 43'üne girmesinin bir alakası yok.Ciddiyim.

20101120

bu defa sıkıntılı...

Bütün gün yataktaydım yüzümde yastık izi,
Seninse geçmişinde binlerce ağır yenilgi,
Çok şaka yaptıysam, aslında korktuğumdan,
Beni zaten tanırsın sen...


diye başlayan tatlı bir şarkının,


Midem bulanıyor galiba dünya tuttu, beni hep unuttu diye devam etmesi ve derler ki bir yerden sonra acımaz daha fazla, zaten aşk kötü bir şaka anlamaya çalışma,her güzel şey bitermiş aşk nedensiz sevmekmiş diye sürmesi tuhaf aslında...


Bugün tüm gün uyudum sanki...


Hatta hala pijamalarımla oturuyorum, hiçbir şey yapmadım.Şarkıdaki gibi sürpriz yapıp çat kapı gelecek bir arkadaşım olmadığından kimseye böyle dert anlatmadım da...Derdim var mı ki?...
Sanki var.


Birilerinin artık seni aramıyor olmasına üzülmek?...


Birilerinin umrunda olmadığını düşünmek?


Birilerinin yalan söylüyor olduğunu hissetmek?...


Birilerine gördüğüm rüyayı anlatmaya korkmak...


Aldatıyorum diye karşımda bağırıyor olmasına karşı gülümsemek...


O rüyadan sonra acaba ben onu aldatıyor muyum diye endişelenmek...


Sevgili olmanın arkadaşlıktan tek farkının her cümle sonuna ya da başına aşkım cicim hayatım gibi kelimecikleri koymak değilde merak etmek, ilgi duymak, beraber üzülebilmek olduğunu düşünmek...


Telefona bakıp mesaj beklemek...


Bir üst kata çıkacağız, odam daha geniş olacak ama banyomu özleyeceğimi bilmek?...


Yok ben  bu banyoyu kullanmaya devam edeceğim, bana ne!...


Taşıma esnasında eşyaların çok sık kayboluyor olduğunu bilmek...


Televizyondan nefret ettiğimi bilen birinin sıkıldığım için televizyon izlemeyi önermesi...


Ellerimin yanması, ayaklarımın üşümesi...


Patos'un fazla acı olması...


En kuru ped'in Molped olmayışı...


Fanta'nın fazla şekerli olması...


Kayısılı dimes mükemmelken şeftalili olanın berbat olması...


Nivea'nın cilt tarafından hemen emilmemesi...


Pantene'in papatya gibi kokuyor olmaması...


Eski şampuanı özlemek...


Bardakta mısırcıların bölünerek çoğaldığını düşünmek...


Aseton'umun kaybolması...


Annemin bana eyeliner almış olması...


Annemin amaçsızlığı...


Motosiklet istiyorum dememe karşın biraz daha bekle sana araba alalım diyen babamın amaçsızlığı...


O kadar gelsin diye hayal ettiğin Cem adrian'ın gelmiş olması ve benim bir kaç adım atıpta gidememem...


Sonbaharında gidiyor olması...


Telefonumun bozulması...


Kulaklığımında bozulması...


Teknolojik aletlerden iğrenmek...


Saniyeler önce cips diye hafıza kartını yemeye çalışmam...


Yorum özürlüsü olmam...


İnsanlarla konuşamamam...


Dün gece mükemmeliyetçi oluşumu hissetmem...(kabullenmem)


Aynaya bakıp kendimi güzel hissetmem, fotoğraf makinesinde görüntüdeki ucubenin kim olduğunu anlayamamam...


Yatağımın kenarındaki kardeşimin fotoğrafını görünce,uyumak bile istememem...O fotoğrafı gördükçe hiçbir şey yapamamam..


Love the way you lie şarkısının sadece klibine takılıyor olamam...


Onunsa hala hiçbir şey yapmıyor olması...


Yok yok bunlara üzülmüyorum zaten ben, baklava yedim o yüzden böyleyim...

20101119

aynalar hep yalan söyler.

Bugün aslında daha güzel bir gün olabilir.Şansı vardı...
Güzel bir rüya görmüştüm, bu yüzden şansı aslında oldukça yüksekti.Ananemin çığlıklarını duyana kadar gerçekten güzel olacağını düşünüyordum.Bir şey olduğundan değil, hanifee!! kalk uyan, diye bağırıyordu...Gece erken yatmıştım hatta normal yatış saatinden önce biraz daha uyumuştum.Fakat kalkasım yokt işte...Belki rüyaya devam etmek istiyordum.Ananem ve annem birlik oldular ve bu defa eş zamanlı bağırıyorlardı...Aldırmıyordum.Deli oluyorlardı...İnatçıydım...
Dedemin elinde bir bardak suyla geleceğini de tahmin ediyordum fakat o su yüzüme değerdi anca, beni rahatsız ederdi ama uyandırmaya yetmezdi...O su kulağıma kaçtığında hücum komutunu verdim kendime.Karşımdaki dedem olmasa çok kötü olabilirdi.Kalkıp isteksizce kahvaltı masasına ilerledim.Oturdum sadece,uyanır uyanmaz bir şey yiyemezdim ki ben...Buna da sinir oldular, annem zayıflayacaksın iyice çirkinleşeceksin dese de yiyesim gelmedi...
Ben tanrının zevkle izlediği bu oyunu kurallarına ince ince dikkat ederek oynamak istemiyordum ki..
Uyanır uyanmaz yemek yiyemem mesela, sıkılacağımı bildiğim bir şeyi çok önemli olsa da yapmam.Örneğin, sınavlara sıkılmayacak kadar çalıştım, sıkılmayacak bir okulda okuyorum.Fen lisesine falan gidiyor olduğumu hayal bile edemiyorum...Eski sevgili benim sıkıldığımı bildiği için gitti..Annem sıkıldığımı bildiği için benimle uğraşmayı kesti.Ailem, nerden türediğimi merak ediyorlar ve arayış içindeler..Arkadaşım yok, sıkılgan halimi endişe edecek başka kimse de yok...
Hiçbir şey yapmak istemiyorum aslında, yararsız ve zararsız kendiliğinden türeyen otlar gibi hissediyorum.

20101117

Sevgi ve Sevgilim...

Nefret ettiğim 2 şey var,

telefon diye bir şey varsa iletişim için var, meşgule alınmaya gıcık oluyorum, telefonun ucunda saatlerce bekleyip ulaşamamaya da...

Bilin bakalım ne oluyor?

Sevdiğim, doğru düzgün iletişim kurabildiğim o iki insan yapıyor bu nefret ettiğim şeyi..

Ve o 2 insan birbirinden nefret ediyor, üzülüyorum...

Sevgilim ve Sevgi'lim'in birbirini sevmemesi başka bir hayatta tuhaf olurdu, belki şimdi haklılar...

Onunla güzel bir hayat istiyorum, sil baştan bir hayat...

Onunla güzel bir dostluk istiyorum, güçlü bir dostluk...

İnsanların arkamdan bir şeyler çevirmesine sinir oluyorum ama...

Amacını anlayamıyorum bazen dostumun, gerçekten, çünkü sevgilimle birlikte insancıllaşıyorum...İnsanları anlamaya çalışınca aramızdaki telepatik gücü yitiriyorum.

Ben kötü biri değilim, hele saf görünmeye çalışan bir cin hiç değilim...Safın önde gideniyim...

İstediğim şey basit, her ne kadar ''olasılıksız'' görünse de onunla mutlu olmak...
İnanıyorum ve çevremde olan biten hiçbir şey umrumda değil...

Gerçekten anlayışsızım, siz ne istediğinizi söylemezseniz ben anlamam...Anlatmalısınız!...

Şimdi, lütfen bana karşı anlayışlı olun!...Lütfen...

biloog

Selam blog, naber bebeyim..
İzmirdeyim ben şuan.Ona biraz daha yakınmışım.Bulunduğum yer tam benlik aslında sessiz sakin falan.Araba zorunluluğu olmasa keşke, o zaman daha da güzel olurdu.Nefret ediyorum araba yolculuğundan...İzmir'e eğer trenle götürcem demeseydi babam asla gelmezdim.Trende bu zamanlarda yolculuk yapmak güzel değilmiş ama blogcan.Hava erken kararınca canı sıkılıyor insanın,zaman geçmiyor..
Çocuklar vardı arkamda önümde sağım ve solumda..Onlarla oyalandım bende...Tırnaklarımı sevdi çocuk, annesine senin tırnakların neden öyle değil dedi, haha!.. Tırnaklarımda yeni aldığım turuncu ojelerim var, şeker gibiler..
Şuan ailem sinek kovalıyor, ne kadar hoş...Ben diz üstü bilgisayarı aldım ve kendi halimde oturuyorum.Bu yazının bir amacı yok.Sıkılıyorum sadece.Öğleden sonra gezmeye çıkacağız, menemene falan....Gece sesini duymak hoş olabilirdi, ilgi eksikliği neden olabilir bu hikayenin sonuda...Hayır bu hikayenin sonu olmayacak..Öf, uyanıp mesaj atsa şimdi keşke...Bekliyorum hala!...Bi fotoraf çektim kendi kendimi beğendim ama göstermicem sana blog haha =)...
Amcam dede oldu, aslında olalı 3 sene oldu ama ben onu sadece ''amca''yken daha seviyordum.Kıskanmıyorum hayır.=)...Belki de asıl kıskandığım torununun ismi, oğuz güzel bir isim, rüyamda gördüğüm bir isim..Benim oğluma seslenebilirdim öyle.Belki de yanlış yorumladım rüyamı...Sahi blog, biliyordun değil mi sen rüyalarımı mutlaka yaşadığımı, geçmişten bir parça ya da geleceğe dair bir şeyler gördüğümü...Onu da görmüştüm, söylemiş miydim?...
Düşündükçe aklıma dökülüyor, eski sevgiliyi görmüştük buraya gelmeden önce, Ona söylemedim,unuttum belki..Bir şey hissetmedim bile, annem durdu konuştu hatta daha da konuşmak istedi ben sıkıldım gidelim dedim.Tek kelime etmedim, heycanlanmıyordum bile...Hiç heycanlanmamıştım ki, tuhaftı o, neyse.
...ve benim herşeyim!..Keşke görsem seni burada, Kaybolmaya bile razıyım aslında, sen hep başkasın...
Görüşürüz blog, belki yarın belki yarından da yakın :p..

20101114

saç kestirmek.(aşık)

Nasıl nefret ederim o kuaförlerden...Bik bik bik konuşan kadınlardan, müşteri kazanmak uğruna bir yandan fönünü yapıp bir yandan kadına laf yetiştiren, kadın gibi konuşan heriflerden...
Zaten hassasım saçlarım konusunda, çok önemliler...
Ben sıramı beklerken böyle tipinde ''iyi saç keserim'' havası olan bir adama dedim benim saçımı sen kes diye...Röflesi varmış.Bana başka bir tane verdiler...Sanırım ilkinde tam anlatamadım ne istediğimi, bu hazırlanmaya başladı ama bir şey yapmıyo, anladın mı sen napıcağını dedim..Hayır dedi..Bak aç kulaklarını dinle o zaman, şunu şunu yapıcaksın, bir milim kısalsın öldürürüm seni dedim.Bu gencim yakışıklıyım demedi, güzelce kesti saçımı,korktu tabi benden.=)..Sorular sordu, kısa cevaplar verip susturdum.Yazık alışmışlar,her kadınla konuşmaya...İşim bitti, bu kadar dedi, bu kadar mı dedim!..İnsanlar güldü, acı çektiriyor olmalıydım oğlancağıza...Sonra parasını verdim, teşekkür ettim,rahatladı...Son ana kadar böyle olmazsan, uçlarından deyip, bir karış saç kesiyorlar çünkü...Gelmişti başıma.''başıma!''...Neyse;
Siz bayanlara sesleniyorum, bırakın çene yapmayı, onlar da insan, yazık be!...


Birde dikkatimi çeken başka bir şey, hayali bir arkadaşı olduğunu sandığım bir kız vardı.Kısık sesle konuşuyordu, bir şeyleri işaret ediyordu.Yanıma otur der gibi elini koltuğa vuruyordu.Bir başka küçük kızda onun baktığı yere bakıyordu, sanırım benden başka herkes orada bir şey görüyordu belkide..Belki melekler görüyordu hayalleri sadece...Neyse...


Onunla olduğum için mutluyum,çok mutlu hemde.
Hayal gibi, daha gerçek ama...
Hani aşırı sıcak ya da soğukta, ne olduğunu anlamazsın ya, yanıyor musun donuyor musun?...
Öyle...Yok donuyorum herkesten daha çok var yanıyorum...(aşkla) =)...


Saçlarıma alışacağım, kıskançlığı daha normal bir doza indireceğim, ve çok sevicem =)..

düş.

Rüya gördüm, demek ki gelecek...Tuhaf olan hiç gitmemiş gibi olmasıydı.Şimdiyse kimseyle geçirecek 1 dakikam bile yok.Yalnızım aslında, çok...Bir yerlerde otururken hep bir yanım boş.Birileriyle sohbet ederken, boş!...
Biraz değişiklik lazım belki,bunca değişimin üstüne...Yoruldum belki her şeyin bu kadar çabuk değişmesinden...Değişeceksin derdi, hayır derdim inatla.Değişmem ben, neden değişeyim?...
Ve haklıydı, bildiği çok şey vardı.Ben değiştim.Şimdi daha çok nefret duyulan biri oldum, yaşıtlarım açısından...Yeniler, yerine gelenler, onlar tarafından çözülmeye çalışılan ve hatta sevilen...Kimsenin ne düşündüğünü hala umursamıyorum ama artık hayatın seyrini değiştirmeyi düşünecek kadar istekli değilim.Hevestir belki edebiyat diye düşünürdü,benim için...Yo değil, ama istekli değilim işte.Nedense hiçbir şeye karşı umutlu değilim.İsmimde ki ''i'' harfini hala uzatarak söyleyenler var, söylemeye çalışırken beceremeyenler,gülüp geçtiklerim...Kimse 'nasılsın' demiyor ama mesela.Ben bunu da özledim.Ben, her neyse.
Yine de hala dünyayı dolaşmak istiyor gibiyim, bu çöplükte solunacak her pisliğin kokusu aynı değildir belki...Çimenlerde koşmak, dans ederken uçmak...Sırılsıklam koşmak, çıplak ayaklarla...Sesimi duyamayana dek şarkı söylemek belki birazda...Ama...Halim yok...Yüzümde yok...
Bazen kızıyorum kendime, aklımdan geçenleri kontrol edemediğime...Aklımdan geçenleri yaşamaya başladığıma, her istediğimin kısa sürede olmasına...Biri hariç.Yalnız biri mutlu.
Utanıyorum bazen.
Bazen...

20101113

...

Anneme; anne, bak kral çıplak! dedim, 
annem bana; kızım bakma öyle şeylere dedi...



20101112

...


Sonbaharda yaşanan yazsın sen...
Karanlık gecedeki uzanan merhametin bana verdiği en güzel hediye...
Kurabildiğim en güzel hayal...
Minicik bir sevgi pıhtısından kocaman bir aşksın...
Boğulurken,kurtulup içime çektiğim hayat soluğu...

Hayatım...
Hayat'ım...

Gidersen kalamam, yalnızlığa bırakırsan, düşerim karanlığa...
Susmaya başlarsan deliye dönerim üstelik, susarsan, yuttuğun her nefeste boğulurum...
Dahası tutamadığım ellerinde kaybolurum, göremediğim gözlerinde,hayalini ettiğim yüzünde...
İçimde bir şey var, sanki dünya yıkılacak,kıyamet kopacak...
İçimde bir şey var...
Gidersen, işte kıyametim o zaman kopacak.

Her nefesimi sayar oldum, her cümlemi öğelerine ayırıyorum.
Yanımda olmayışını aptal şeylerle aklımdan bi anlığına bile olsa unutmak için...
Daha derin nefes alıyorum, daha yavaş olsun diye.
Sen olmadan aldığım nefes bile gerçek değil...
Ciğerlerimde hissetmiyorum, kanımın sıcaklığını bile hissetmiyorum.
Sen gerçeksin, diğerleri yansıma...
Sen gerçeksin, diğerleri hiçbir şey.
Sen gelene dek, nefeslerim gereksiz, gözlerimi açmam sebepsiz olacak.
Ve ben bekleyeceğim,
                                     en güzel hayalim gerçek olana dek...



...

Tüm planlarını yapmışlarken onları terk etmem için, suya düşürdüğüm için hayallerini,mutluyum.Ne sandınız, acıyacak yerlerinizi iyice öğrenmeden gideceğimi mi?...Hayır, söyleyin şimdi bana..Hangi kemiğiniz daha kırılgan, peki kalbiniz,o çok mu sağlam?...Söyleyin ki, acıttıktan sonra bulup sarabileyim yaralarınızı.Öyle gideyim.Bir gün gidecekmişim, öyle yada böyle...Gitmemin nedeni, sorumsuzluğum olabilirmiş, sevgilimi hiç umrumda değilcesine aldatmam olabilirmiş.Ev sahibinin benden rahatsız olması....Sonunda gidecekmişim işte.Güvenmiyorsan neden yanımdasın ki, ortak blog ne olacak?...Öğle araları nerlerde yemek yiyeceğiz?...O gelince tekrar okula, o zaman ona ne söyleceğiz?...bunlar var tabi.
Peki bebeyim, söyle, bu tuhaf yaratıkla anlaşabilecek misiniz?...
Yalanlarımız güzel,
                             inanması zevkli...

Ce e!!! Mimm.....

.
8ex-en8 diye birileri varmış burada, hiç tanımam(!)
Bu muhterem tarafından mime layık görülmüşüm.Ne kadar mesud oldum.
Neyse, mim konusu;Garip alışkanlıklarınız ve yapamadıklarınız.


Garip mi değil mi bilmem ama mesela ben:


1) Daha önce alışverişim olmayan bir yerden basit bir şey için bile olsa alışveriş etmem.


2)Okula asla zamanında gitmem.Hep öğretmenin girmesine saniyeler kala girerim sınıfa...


3)Mimleyen zat-ı muhterem gibi küfür etmem.Edeni de sevmem.


4)Kızgın olduğumda ya da üzgün, yağmur yağar mutlaka ve ben altında ıslanırım.


5)Pazarlar vardır hani, gezmelik..Oradaki anlamsızca bağıran adama dönüp çenesini kapaması için bağırırım bende.


Yapamadıklarıma gelince..


1) Aklımdaki şahane cinayet senaryolarına can veremem.çok sakinim.


2)İki soruyla birine ısınamam, yıllar geçmeli belki.


3)Koşarak uzaklaşmak isterim bazen durup dururken ama durmaya devam ederim.


4)Konuşarak tanıtamam kendimi.Kendimle ilgili konuşamam ya da.


5)O'nunla konuşmaya başladığımızda sevgilim, böceğim, epitel dokularımın hırsızı gibi şeyleri hemen söyleyemem.


Şimdii kim yazmak isterse yazar...Ben karışmam.

20101111

İsteksizim.

bocalamak.

Bir şeyler yapacağımı düşünüyor olmalılar, yanılıyorlar.
Umrumda değil ki düşündükleri, hiç umrumda olmadılar ki...
İnsan gibi davranmak yanlışmış onlar için.Hiç konuşmayacağım, hiç...O haklıymış...Şimdiden başlarsam o haklı diye sonu ne olur bilmiyorum.Fakat haklı işte...Erkekten arkadaş olmaz!!!...

Bugün yıkılmak üzere olan bir devleti yeniden kurduk.Belki surları daha sağlamlaştırmalıyız belki yeni bir yıkımı bekleriz...

Bunların dışında gayet rahatım sanki, bugün hoca günlük tutuyor musun dedi, evet dedim...Doğru söyle ne yazdın benimle ilgili,dün çok kızdın dedi...Sizi öldürmek istediğimi yazdım dedim.Gülümsedi teşekkür etti ve bunun gerçek olduğunu biliyordu.Sınavdan önce sınav sorularını ben yazdım.Hey ne olur yahu!...Ne oluyor!...Sınav öncesinde sınav kağıtlarını görmüş olmak eğlenceli değil ki ya!...İstemezseniz inadına olur ya öyle işte..Bir de psikoloji vardı bugün, o kadar vardı işte.

Geçen seneki bir anı başka bir insanla yaşamak çok tuhafıma gitti.Danışmanın orada oturup yazılarımla alakalı, lise 2 öğrencisi gibi değilsin, edebiyat öğrencisisin sanki gibi şeyler konuşmak...Ve yine ''baba''mın laftan anlamayacaksın sen dercesine bakışları.Geçen sene kadar tepkili değil, bu normal değil...

Tek bir ağızdan ''melankolik'' kelimesi duymam ilk cinayet sebebim olur biline!...
Yalnız olmak güzeldir bir kere, ağaç gibi, hür...Neyse arada sonbaharda yapraklarımı süpürecek insanlar var...Olacaklar...Olmalıymışlar öyle diyorlar...Amaan bir şey anlamadım.İnsan değilim ben. Bb.

20101110

Hepinizin acı içinde ölmesini istiyorum.
Yaşamanın ağırlığını boynuma dolayan her insanın çaresiz yakarışlarına sinsice gülüp geçmek...
Beni değiştirmeye çalışan her zavallının ölümünde, onlar merhametimi beklerken tuz dökmek istiyorum...Şu an okulda olmalıydım değil mi?..Başıma esince nasıl gelirim eve,aman aman...Gelirim, yarınki tantana içinse hazırlığımı bile yaparım.
Artık tamamen seninle paylaşacağım her şeyi, iyice günlük yaptım seni...Konuşacak kimse yok çünkü,dış dünyada...Artık gerçekten, yalnızım.Dostluk denen şeyden az önce sıyrıldım.Saçma sorunları içinde boğuladursunlar ben karaya çıkıp nefes almak istiyorum.Sınıfımı değiştirmeyi bile düşünüyorum, o adamın ders vermediği herhangi bir sınıfa gidebilirim.Samimiyetinin karşılığını sıkılmış ve boş bakan gözlerimle alan hoca, sıkılıyosan hiç ilgilenmem dedi.Ay çok da umrumda!...Numaramla hitap edermiş, dinlemezmiş,bilmemneymiş.Yanımdan geçerken suratına bakmadım,o kadar sinirliyim, o da bana bakmadı sanırım.Her nereye gidiyorsan orada ölürsün umarım.Geçen seneyi aramıyorum demiştim değil mi, yalan söyledim...Belki geçen seneyi değil, ama o zaman elimde olanları özledim.Okulda yapayalnızım,bir tek insan yok,yüzüne bakıp konuşacağım...Evde yalnızım...Ve bu dakika içinde aldığım kararları uygulayacağım.Artık kimse yok, kimseye ihtiyacım da yok...Cem'in dediği gibi, yalnızda ayağa kalkabilirim...
Dediklerine göre iyice tuhaflaşmışım.
Dediklerine göre psikolog yolu yeniden gözükecekmiş bana.Hadi canım.Dediklerine göre bir şey değişmiş.Ne değişti diye sordular bile...Beynimi uyuşturan hapların hepsini attım diyemedim.Ayık dolaşmak,insanları korkmadan dinleyebilmek istiyorum da diyemedim onlara.Onlar anlamaz ki...
İnançsız gözüyle bakılmak, var olduğundan habersiz bir hayale aşık olmak, bir ruh gibi sessizce dolanmak, seviyormuş gibi rol yapmalarını izlemek...bunların ne olduğu konusunda bir fikirlerinin bile olmadığına eminim.


Ben kendimi böyle mutlu hissediyorum,böyle...Hatta fotoğraf bile çekiniyorum artık.Ruhumu sıkıştırmak düşüncemi erittim.Her fotoğrafta, imanlı bir insanın parlayan nurlu suratına benzemesin ama suratım.Neden parlar ki bir insan sürekli?...Belki de...minik, kırık ve ıslak kanatlı bir kelebekten bir meleğe dönüşüyorumdur...Kanatlarım...


Sevgi geçen hayallerden sonra (sanırım affedilmek adına) bir şeyler yazdı bana...Beni neden seversiniz ki soruma cevaben de olabilir.Sanırım hoşuma gitti.


''İlk olarak gözüme çarpan oydu.Amacı neydi bu kızın?Yine hapishane kaçkınını oynuyordu.Yüz ifadesi değişkendi.Diğerleri erkek davasına düşmüşlerdi ama o sürekli kopuyordu bu dandik iletişimimizden...Akıl okuma yeteneğim olsun istedim o an.Tahmin yürütebiliyordum.Ama itiraf etmeliyim ki onun ilgi alanları çok daha sıcak gelir bana.Çünkü samimidir o her konuda....Onu bu yüzden seviyorum işte.''


Şimdi...Diğerlerinin aklından geçenleri de bilmek isterdim aslında...Onlar neden sever gibi yapmak zorundaymış gibiydiler hep?...Ya da kısaca neden sevdiler beni?...Merak ediyorum bunu.


Her gece uykumun beni terk ettiği anda yazma isteğim,doğru kelimeleri bulamamakla zehir oluyor...Kelimelerin bile ihanetine uğrarken her gece, her sabahı sökerken ellerimle gökyüzünden, nasıl inanırım sevmelere?...Kendi yansımama bile güvenmezken, nasıl güvenirim insan yüzlerine...Yine bir sonbaharda aşık oldum, bu defa bir hayale..Bitmeyeceğine nasıl inanırım bu tatlı rüyanın...Bir sonbahar daha gidiyor, sevdiğim, hissettiğim mevsim yine ölürken,nasıl güvenirim hayatın devamlılığına...Hala soğuk sokaklarda, çıplak çocuklar varsa nasıl merhametine güvenirim tanrının?...Yalnız geceleri hissederken bir merhametin beni sardığını, sabahlara nasıl inanırım o zaman?...Tamamlayamadığım şeyler var,huzurlu değilim...Var olmayan bir uykuya yalvarmaya gidiyorum...Uykumun meleğine yakarış, gözlerime bir parça merhem...Hasta suratımdan kurtulmalıyım...


İyi uykular...sessizce....