20100930

fatmagül ağlamasın nolur.

Onlar çocuklarına daha ilkokuldayken romeo ve julıet'lerini öğretiyorlarsa bizim de Leyla ile Mecnun' umuz  var.Biz niye öğretmiyoruz?

Ne luzum var tabi,boş verin...Oturup Fatmagül izlesinler onlar.Hayatın gerçekleri aa, öğrensinler,aman kızlar dışarı çıkmasın,aman erkeğin yanından bile geçmesin.Pöf.
Psikolojim hiç iyi bir halde değil.
Saate bakıyorum 2332...
Ne hoş.
İnatla televizyonun sesini açan annemin sayesinde Fatmagül'ün hıçkırıkları Hayko Cepkin'in sesini bile bastırıyor.James Blunt dinlemek istiyorum oysa ben,çok zarif ama adam,olmuyor,Fatmagül'ü o da susturamıyor.

kent teyk may maynd of yu.tabi böyle olcak.

Yağmurla aramdaki şey'i bilmiyorum.Ama ne kadar ihtiyaç duyarsam,o hızlı ve o yoğunlukta bana geliyor.Ne tuhaf değil mi?
Dil anlatım kitabım kayıp,nasıl öfkeliyim anlatamam.Salağın biri gece yarısı lafa tutmuş,sabahta geç uyanırım tabi.Sesi nasıl güzel geliyor ama kulaklarıma...Beni çağırıyor gibi, öyle sanki büyük bir okyanus olup götürecek beni,gitmek istediğim yerlere.Fakat bu kez öfke olayını kontrol edememişim,bu sefer yağmur sel boyutunda.Oturduğum yerde müsait tabi buna.Eve tıkılı kaldım.Oysa hayatımda ilk kez,coğrafya ödevimi bu kadar özenli,böyle kusursuz yapmıştım.Allah belamı versin,amin.




ne varmış, bende yağmurun kızı olurum =)...
sakinim.valla,nasıl beceriyorum bunu bilmiyorum.

unrest.

Aptallar Ordusunun ön safındayız bebeğim, selam ver seni kalıplara sokanlara...
Selam ver,eğil önünde hatta, it gibi eğitip, kelimelerini kendine saklamayı öğretenlere.
Başta,kuyruğunu kıstırıp it olmayı kabullendiğin için kendini tebrik et.
Aferin sana.
Dediklerini yaptın,göğe elini aç,kemik yağacak!

20100929

edebiyat insanını çekme potansiyeli

Yeni öğretmenlerimle hemen kaynaştım,ne tuhaf değil mi?...
Ben!..
Hemde hemen.
Sonra düşünürken bugün bir şey fark ettim, edebiyat dersinde.Edebiyatla ilgili insanları çekme potansiyeli var bende.Valla bak, cidden...
Böyle nasıl zekiler nasıl, hemen anlıyorlar gözlerimden, hah bu kızda var bir şey, diyen gözlerle, havalı bir yüyüyüş eşliğinde Naber, hanifee diyorlar.
Benim bütün umutlarım sönüyor tabi o anda,özlediğim kelimeler arasında basit içi boş bir naber yok çünkü.
Umutlarım sahipsiz bir uçurmanın peşi sıra uçup gidiyor oracıkta.

Onaylatma çabaları var bir de tabi.
Ciddiyim,var.
Ya da ben çok salak görünüyorum, anlıyor muyum diye kontrol ediyorlar kim bilir?
Ama cümle sonlarında mutlaka ''öyle değil mi hanife?'' sözünü mutlaka duyuyorum.
Yeni öğretmen çok iyi ama, benim kaçma çabama karşı onun konuşma çabası süper mesela!...Neyse amaan...Öyle saçma bir hayatım var ki,yazacak ancak böyle saçma şeyler bulabiliyorum.

Geberebilmeyi düşlüyorum.

20100928

Artık benim de mimim var!

Tanrım nasıl mutluyum nasıl...,

Sevgili c3moi beni mimlemiş. Geçen zamanlardaki arsızca mim dilenişimden sonra iyi oldu.Niye ihtiyacım var buna onu da bilmiyorum tabi.Neyse gelelim mime,yerinde olmak istediğimiz bir ünlüyü neden onun yerinde olmak istediğimizi de açıklayarak yazıyoruz.

Aslında öyle pek kimsenin yerine koymayı sevmem kendimi.Hatta yazmadan önce düşündüm de..

Hayallerim arasında,yazmak,sahnede olmak,sürekli üretmek var yani.
Böyle deyince de aklıma hemen Gülse Birsel geldi.Çünkü o hem yazıyor,hem oynuyor...Eğlenceyi,başka insanları da eğlendirerek daha da hoş kılıyor.Ama ben bunu daha ilgi çekici hale getirebilirdim.Gülse'nin mizahı Avrupa yakasında sınırlı.O yaka içindeki mizah anlayışı her yerde aynı değil.

Neyse benim ilgimi çeken yanı mizah değil zaten,yazıyor ve oynuyor olması.Bunu ben yapmalıydım!

Bir de kısa saçlı olmamalıydı ya.Uzatsa süper olacaktı.
Neyse, işte yerinde olmak istediğim insan.

Ay, bende mim yazdım bende!...Bugünleri de görecekmişim.
Okuyana,yazdırana,çok çok teşekkürler o zaman.

çok moderniz.

modernlik neydi?
Çağa ayak uydurma.
Peki, hangi yıldayız?...
2010...


İlk insandan beri ne değişti?
Şu oldu bu oldu,şu bulundu bunlar gelişti.
Oh oh ne iyi.Peki o zamandan bu yana bir şey değişti mi?
...


Modernlikten,çağdaşlıktan söz etmeyelim o vakit.


Hala bir takım mevzular aşılamamaktaysa, hala para denen pislik kullanılıyorsa,hala insanlar evleniyor,dinlere inanıyor,üreyip,ölüyorlarsa,bir sonraki nesil aynı çizgilerde hayatını sürdürüyorsa,bence çağa ayak uydurulmamış demektir.Çağ başını almış gitmiş,ama aynı oyun var hala sahnede.
Oysa Back to the future'da gelecek ne kadar güzeldi,rahattı.Moderndi.
Çağın değişmesiyle,teknolojide,insan yaşamı da değişmişti.


Ulaşım havaya taşınmıştı,hava da seyahat etmekte bir lüks değil,normal bir olaydı.
Tamam, teknoloji başları döndürse de, insanlığın gerçekten rahat olacak halindeydi.


Biz hala evlilik törenleri yapıyoruz,hala ölüm törenleri...
Yapmayın demiyorum da, çağa ayak uyduruyoruz madem,bunca şeyi kim yapacak?
Hala ayaklarımız yere değiyor,hala yaşamdan bir şeyler değişmemiş.
O halde biz, olması gerektiği gibi yıllarla beraber büyümemiş ve dolayısıyla modernlikten nasibimizi almamış oluyoruz.


Peki dağılın.

20100927

En azından ben, giderken haber verirdim dedi.
İçime işledi.


Ted'de olmasa yaşanılır bir yer olmazdı burası.
Bana seni seviyorum diyen herkesten nefret ettim.Tamam nefret değil belki ama beni seven insanları,sevmeyi sevmiyorum.Önce ben sevmeliyim belki,ben sahiplenmeliyim önce...
Ruhlar, demişti ibn hazm, bir bütünün 2 parçası...
Sezai demişti ki,
''Ama aşk ki ezeli bir tanışıklıktır
Doğmadan önce başlamışlıktır''


Öyleyse zorlama, rahatla...

20100925

"Birlikte olamayacaksak, tanrı neden karşılaşmamızı istedi?"

20100923

merhaba,

Dudağımda uçuk çıktı,üzüntüden derlerdi de inanmazdım,öyle ama.
Boğazım da şişti.Grip olacak gibiyim.Okulun başında ne güzel değil mi?
Hayır, sonbaharı suçlamıyorum, hava güzel zaten.Yanlış giden bir şeyler var ama.Kötü hissediyorum.
Anneme hastaneye gitmek istediğimi söyledim, ilerlemeden önlemini alalım da dersleri kaçırmayayım en baştan diye.Benden nefret ettiğini iyice anladım ama artık,boşver bir şey olmaz dedi.Yemekten sonra bi ağrı kesici at,yat,ohh bişeyin kalamaz falan dedi hatta.
Umursamaz oluşundan nefret ediyorum.Duygularımız karşılıklı gibi.

İyi ki F. hoca var ama, iyi ki.
Okul bomboş resmen,içi bomboş...
Görebildiğim birileri yok...
F. hoca ile kalakaldım ortada.Ne iyi ama, böyle mutlu etmeye çalışıyor beni.Çoğu zaman istemiyorum aslında böyle olmasını...Neyse, ölecek gibiyim ama tabi yazmak için yeterli gücüm her zaman var.Uyku bastırıyor, biraz uyumalıyım.O zaman bay.Öpüyorum.

bu sabahların bir anlamı olmalı!


Vega - Bu sabahlarin bir anlami olmali


Uyanmam için bir neden,
Hayata olan bağımla ilgilenmem için bir neden,
Karanlık dışında herhangi bir şeye ilgi duymam için bir neden,
Yaşayabilmem için bir neden olmalı.
Bu sabahların artık bir anlamı olmalı...


''bu sabah bir umut var içimde, nasıl olsa geri gelirsin diye,
her şey yerli yerinde yine,
bu sabahların bir anlamı olmalı!...''

20100922

mektup,acıtır.

Tanrı sana ve bana merhamet etsin!

Gün ışığım...
Yakınımdan gidişin, beni bir güvercinin kanatsız kalışı gibi etkiledi.Öyle ki, gidişinden beridir, ne nefes alabiliyorum ne de konuşabiliyorum.Halim bir mecnunu andırsa da, sabırlı değilim hele güçlü, hiç değilim.
Kör kalmış gibiyim gün ışığım...
Sen yokken bu duvarlar,bu ağaçlar,bu gökyüzü de barındırmıyor beni.Şimdi sana olan özlemim o denli arttı ki,gözyaşları bile bu susuzluğumu dindirmiyor.Sanırım içten içe yanıyor, kuruyorum.
Hiçbir şeye ilgi duyamıyorum.
Artık kitaplarım da yetmiyor bana.Dost kavramını unutur gibiyim.
En büyük umudum geri dönecek olman.
Bir gün dönüp,yine benimle olman.
O zamana dek özlemim bir önceki günün 10 katı artarak devam edecek.

Sevgiler,
Hanife..

20100921

çok ciddiyim,gayet ciddiyim,hala ciddiyim.

Ciddi sorunlarım var gibi.
Sabah akşam tek bir isimden söz etmek ciddi bir sorun gibi gözüküyor.

20100920

yolculuk nereye hemşerim!

Sevdiğin birinin habersiz gidişi çok acıtır da hayalet gibi gezersin etrafta.
Güvenebileceğin başka biri yokmuş gibi,böyleydi bugün.Bomboştu!
Ne sevinç ne tebessüm...
En fenası da zaten gideceğini seziyor olman galiba.
Tereddütle sorgulaman ve alacağın saçma cevabı biliyor olman...


Bunun dışında artık bölümlere ayrıldık,nihayet!
Tm'li bir gencim yani.Tüm gün boyunca tek mutlu eden haber beni, türk dili ve edebiyatının diğer derslerden daha fazla saat olmasıydı, ki bu zaten belli bir şeydi.Tam istediğim gibi olmasa da...
Bu sene psikolojiyi yakından tanıyacağım bir de,yerim!


Ben hanifee, bugünlük akşam haberlerinin sonuna geldik.
Bir daha ki okur-yazar telepatisine kadar kendinize iyi bakın!

20091208 tarihli yazıma baktım da, insan değilim ben cidden.

En azından Türkiye'de böyle değil işler.

Kadın sever,kadın boyun eğer,kadın ağlar, kadın susar...

Kadın hep    sessizliğe mahkum edilir,acılarıyla birlikte.

Ben kabul etmem böyle bir şeyi.Yapımda yok galiba.

O yüzden böyleyim ben.Neyse zaten böyle bir kaygım da yok.

Özgür ve mutluyum!

insanlık halleri

Okul öncesi hazırlık pek zahmetlidir.
Gömlekler,etekler yıkanır,ütülenir, özenle asılır.
Not alacağın defter bile hali hazırda masada bulunur.En sevilen kalem, özel eşyalar, her şey çantanın içinde yerini almıştır.


Sonraaaaa;


Fazla uzun zaman değil, hemen bugünün akşamı, eve dönüldüğünde gömlek bir yere fırlatılır,çanta sonra aradığında bulamayacağın bir yere atılır, o özenlilik yok olur.


Her şey bir anlık!

20100918

sonbahar.

Karın ağrısı çekiyor olmam neyi değiştirir?
Kötü hissediyor olmam?


Henüz 15 yaşımda olmam ve buna her an lanet etmem?
Bir kaç gün sonra okulun açılacak olması?


Yapmam gereken dağ kadar saçmalığın olması?
O kadar ilaç almama rağmen etkisini bir türlü gösterememesi?


Hiçbir şeyi değiştirmiyor işte.
Ben hala buradayım.
Tembelim.


Kimsenin gözüne battığım yok şu sıralar.çok huzurluyum.
Fatmagül sağolsun.
Böyle diziler oldukça, kafamı dinleyebileceğim.


Televizyonun uzaktan kumandasına bile uzak oluşum huzurlu kılıyor beni.


Eylül'ün gelmesi ne güzel oldu değil mi?...
Benim aklım başıma geldi, birazda olsa hikayem düzene girdi.
Benim mevsimimdir çünkü sonbahar,
yağmur, rüzgar...
Sonbahar...

nutella.



Bu da çikolata, diğerleri de...

Abartmanın alemi ne?

Ekmeğe sür ye!

Kaşık kaşık yeyip de dişlerini çürütme güzelim.

Öperim.

Bay.

20100917

the test







Damien'ı terk ettim dedim, iyi olduğumu düşünüp SUS  diye,
ama edemem ki, biliyordun sende zaten, edemem işte, düşünce ötesinde bir şey bu.Terk edemem onu!
Artık ne olduğumu düşünmediğimi de söyledim, ne sandın ha, gerçekten düşünmekten sakladığımı mı kendimi?...Yapamazdım biliyordun değil mi?...Biliyordun tabi.

Ama sen blog, sen beni dinlemekten öteye geçip, ''ben''i çalmaya çalışıyorsun.
Neden blog, söylediklerim çokta değersizdi.

Kan kokusu sevmiyorum blog, demir gibi, bu kokuyu duymayı istemiyorum!

Alerjik birşey geçiriyorum bunu söylemedim tabi sana, daha da çirkin görünmek istemedim belki .Asil duruşum aynada,ama hep yalan...
Kaşıdığın yeri yüzdün mü sende hiç farkında olmadan?...Ama öyle bir kaygın yok değil mi, ne güzel blog, ne güzel...Bir bedene hapis kalmaman ne güzel!

Beşir Fuat'tan bahsetmediğimi hatırlattığın için teşekkür ederim ayrıca, ölümüne imreniyorum deyince kızdın mı blog?...Kızma, onun intiharı benim hep içimde duran bir istekti zaten.Son damlasına kadar yazmak!!...Bu benim hayalim..Bu..Son kelimemde, son damlam akıp gitsin...Son sözlerimle,  ruhum kelimenin ötesindeki özgürlüğün alemine uçsun.
Beşir Fuat bin sekiz yüzlerde yaşadı, ölüme olan isteğiyle bu zamana dek de, bu dünyaya kalan ismi yaşadı.Ölümün şiirini yazmak için, fen'e de ilgisi olan Beşir Fuat,bileklerini kesti, bileklerindeki kesik atardamarına klorit kokain şırınga ederek intihar etti. ölürken izlenimlerini kanıyla bir kağıda yazıyordu: 
"ameliyatımı icra ettim. hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.

Uyuşturucunun etkisi geçince bağırmaya başlamış, acıdan...Giysileri, odası, her yer kan...Daha çok kanasın diye kolunun hareket ettirmeye de çekinmemiş.

Vücudunu kadavra olarak kullanılmak üzere bağışlamış, fakat isteğini yerine getirmemişler.

Böyle bir ölüme imrenmekte,kusurlu muyum?...Vucüdunun toprak altından harcanmaktansa, işe yaraması içn bağışlamak müthiş fikir...Neden isteklerin yerine getirilmesine bir burnunu sokan olur bilmem.

Bana da karşı geldiklerinde,sen de onlara karşı çık blog.Benim işime yaramayan bu beden,bu organlar, yaşama isteği olan birinin olsun.Benden şikayetçi olan bu beden de mutlu olsun.


Ayrıca 'deli' olduğumu hatırlatan herkese selam ederim buradan, çok öpüyorum sizi.
(Kusma isteğim daha ağır bassa da)

Hadi bunu dinleyelim, izleyip,düşünelim.
Etkisindeyim...Birkaç zaman daha kalacağım gibi.




20100916

Haklısınız efenim, vurun beni ipe!

İşe yaramaz hissediyorum kendimi, çünkü böyle hissetmemi sağlayacak bir annem,babam ve bir erkek var.


Neye yararsın ki sen zaten!


Neyi yapabilirsin ki?


Demeden yapmıyorsun hiçbir şeyi!


Çok fazla hızlı yaşıyorsun!


Neden insanlar seni sevebiliyor ki!


Sen nesin ki!!!






Ben neyim ki, doğru ya, neyim ki ben!


Ucube, inançsız, insandışı berbat bir yaratık!




Eğer varsa, belki şeytanın çırağı, belki tanrının ajanı.


Ama insan değil, hiç olmadı! HİÇ!






Emin olmadığım şeylerde takılıp kalmak istemiyorum, düşünmekten alamıyorum kendimi...
Belki, onların söyledikleri gibi, tanrı içimizde bulmamız gereken bir şey sadece, mantık isteyen bir eylem.Bir şeylere inanma isteğinden dolayı doğdu bu inançlar, aslında HİÇ var olmadılar.
Ve ben, bağlı tutulduğum tüm ipleri söktüm, attım.Özgür değilim yine de...Önce bu bedenden kurtulmam gerek, önce ''Ölmem'' gerek...

20100911

hiç.

Anne koruması bir başkadır, sayın okurum.
Anne, arkası dönük olsa da bira içtiğini hissedip başını aniden döndürebilir.
Anne, sevdiceğine sarılırken elinin kolunun nerede kalacağına karar verir.
Çünkü o annedir işte.Herşeyine karar verebilme yetkisine sahiptir.
Sen memnun olmasan da bu zorunlu bağlılıktan...


Her kökümden kopuşumda nasıl oluyorda bir anda bağlayabiliyor beni o ipeklerle kendine anlamıyorum.
Buraya ait olmadığımı biliyorum.
Düşünmenin bile günah olduğu bir yer değil benim yerim.


Dikkat ettim de bedenimdeki çiziklerin sayısı artmış.
Sebeplerini bilmiyorum, aşırı öfke ya da aşırı haz.
Düşüyorum hep,hep...


Tüm bunların ardından Tanrı sizi tüm fazlalıklardan arındırsın, Tanrı sizi ve beni elçileri aşkına korusun!

20100904

Dali'yi severim.








Kaçıp gitmek iyi olurdu,buradan çok,çok daha uzak bir yere...


Hiç bir şeye,hiç kimseye ait olmadığım bir yer,


Bir şeyler öğrenip acıya mahkum olmayacağım bir yer...


Bu boşluktan daha boğucu bir yer olamaz nasılsa, gitmek iyi olurdu, bilinmedik bir yere...
Her yer buradan iyidir deyip kapıyı kapamalıyım öylece..


Hiçbir şeyim olmamalı, ismim bile..
Hiçbir aidiyetim,
Hiçbir sevgim,
Hiçbir nefretim,
Bildiğim,
Düşündüğüm,
İstediğim,
Hiçbir şeyim...


Hür olmanın zevkini öğrenmeliyim.
Yalnız olmanın ve aciz olmamanın...


Nefret ettiğim tüm insansal hazlardan kaçmalıyım.
Yaşamak istemediğim tüm zorunlu hayatlardan...
Tanımak istemediğim tüm yansımalardan..


Uzaklaşmalıyım!