20100430

Aslında yeni döndüğüm kamp hakkında bir yazı yazacaktım.Vazgeçtim.
İyiydi,güzeldi,bitti.

İstemediğim şeyleri yaptırmaya çalışanların sahip olduğu kimlikler olmasa, hepsinin elimden çekeceği vardı.Sınıf geçme konusunda dersi önemli olan adama, söyledikleri karşısında bir şey söyleyemiyorum.Söylemeyi istiyorum ama.İstemediğim halde 'şu yazıyı yaz' diyen insanın akıl sağlığından şüphe ediyorum.Ismarlama üzerine bir şey yazmıyorum! 

Sınıfımdaki beyinleri mercimek tanesinden de küçük, anlamadıkları halde yaşayan insancıkların varlığından ve sınıf öğretmenimin de 'onlarla arkadaşlık kur' demesinden nefret ediyorum.Benim çoğalmaya ihtiyacım var, onlarsa zaman kaybı.Bunu o adam ne zaman anlar acaba?

İstemediğim halde 'okul çıkışı kal,sana matematik çalıştıracağım' diyen insana kızmıyorum ama.
İyi niyetli o.

Kampla ilgili çok güzel şeyler yazabilirdim.Hemde çok güzel.Mesela yeşille iç içe olduğum için ne kadar mutlu olduğumu.Hatta oradayken yazdıklarımdan bir kaç parça not bile paylaşabilirdim.Ama buna daha çok ihtiyacım vardı.Normalde birilerine hakaret ederek mutlu olan bir insan değilim.Asla değilim! 

Bunun dışında, istediğim her şeye sahip olabilmem benim temiz kalpli falan olduğumumu gösterir acaba, diye düşünmeden edemiyorum.Öyle biri olduğumu sanmıyorum, hatta aksine çok kötü olduğumu düşünüyorum.Ama günahlarım çok çekiciydi,benim bir kabahatim yok!

Örneğin; o adam hakkında cinayet sahneleri tasarlamak çok zevkliydi.Hiç bir şey yapmadığı halde benden hak talep eden adam için başka ne yapabilirim.Üstelik kendi hiçbir şey yapmadığı gibi, benim için bir şeyler yapan ve nasılda önemsediğim insana söz etmesi, bu cinayet sahnelerinden fazlasını hak ettiğini gösterir.

Evet biliyorum,söylenmemesi gereken şeyleri söyledim.Çizgimi aştım.Daha güzel çiçekli kelebekli bir yazı yazabilirdim.Ama bunu yazdım işte.Sizin için önemsiz tabi ama benim için önemliydi bu.Şimdi yayımlayacağım,bir kaç gün sonra kaldırırım.Maksat rahatlamak! 

Kendinize iyi bakın...İstemediğiniz şeyleri yapmayın,bir zararı yok.Yaşamak istediklerinizi yaşayın.Önemli olan aynı yerde saymayıp az da olsa yol alabilmek...


20100416

(İlk söz;Duy sen bunları,dinlemeye çalış minicik fısıltımı)


''Değil mi ki susmak en çok konuşmaktı...'' dedin ya, onu öyle benimsedim ki...Anlaşılmadan,anlaşılmak istemeni öyle ben buldum ki,niye sen ben değilim ki diye öyle çok sorguladım ki...Anlayamadığım da seni,öyle çok tekrar edip anladım ki,hatta sana öyle bağlandım ki başka bir 'ben' oldun içimde.Her cümleni öyle çok dikkatle okudum ki,ezberime geçirmeye yemin etmişcesine...Seni düşünüyorum ya bazen,sen olmayı değil, senin bir gölgen bile değil, belki gölgenin bıraktığı iz olsam bile yeter...Şu ilk baharda hele,nasıl büyüdün içimde...Nasıl,ama nasıl...
Her şeyi bırakmak istedim çoğu kez... Tüm yazım kurallarını unutup,uzun cümleler kurmadan bu defa,ağır süslü değil,içime hitap eden kelimelerle yazmak istedim...Çok şeyler gördüm,sonra korktum kendimi nasıl sunacağımı bilmeden,hiçbir şeyin içinde olmak istemezken,her şeyin içinde kaldım.Orada olmak istemiyordum,sadece yazmak,yazarak var olmak,gelip geçeceğim bu şeye bir iz bırakmak,burada olmamın manasını bilmek istiyorum sadece.Keşke sende bilsen bunları...
Kelimelerini senin sesinden duymak istiyorum kimi zaman...Çok şey istiyorum ben,farkındayım.
Elime geçen ilk kitabında canımı çok acıttın,niye yaptın bunu,niye! diye sana sormak istiyorum...Sen anlatırken,sessizce ağlamak...İçimdeki kavgalar yetmiyor muydu, bana?Ya da ben mi çok az görüyordum bunu,kendime?Nasıl birden,ama ihtiyacım varken giriverdin hayatıma?Sen konuşuyorken niye benim kelimelerim yetmiyor,niye bir süre sonra susarak konuşmaya başlıyoruz...Görüyor musun,gözlerimde ki acıyı?Gördüğünü biliyorum...Varlığımı görmesen de,senin de beni gördüğünü biliyorum.İçimde renkleri,en güzelini,morun aşka karışmasını en iyi sen biliyorsun,biliyorum.Sende biliyorsun...Hattatın her aldatışında nasıl acı duyduğumu,duyduğunu,sonra sana karşı çıkıp senden memnun olmadığını dile getirdiğinde hissettiklerini,hissettiklerimi, yaşadığımız bu hayatta,ölmek için uğraşımızı iyi biliyorum.İyi bir insan olarak ölmek,iyi bir yazar olarak hep yaşamak...


Bir şeye ne kadar çok bakarsan artık onun yok olmaya başlamasını,genç mezar bekçisinde ne güzel anlattın.Her ara vermek zorunda kaldığımda yakamdan tutup,hatırıma nasıl acı verdiğini anlatmama gerek var mı ki?


Nazan N, Nigar Nun'du değil mi?...Ah sen,sen ne güzel anlatıyorsun...Niçin olmasın,görürüm seni bir gün değil mi?Değil mi ama?O kadar çok şey anlatmalıyım ki sana,o kadar çok susmalıyım ki yanında.Bir defada çok iyi bilmelisin beni.Ben bunun sevinciyle daha da büyümeliyim.Bunun devamcısı ben olmak istiyorum.Edebiyat hep benimle,hep içimde,en derinde olsun istiyorum.Çok fazla konuştum,çizgimi aştım belki,ama bunlardı bilmeni istediğim,aslında daha da fazlası...Henüz çok genç olan yaşımın,ruhumun dilinden etkilenmesiyle,çok söylemek istedim sana.Ey elleri,zihni,ruhu,bereketli güllerle süslü güzel,daha bol olsun,hep olsun bu güzelliğin senin...Sen anlat,ben hep büyüyeyim yanında...
Burada olmak istemiyorum,ölmek istiyorum biraz daha bu hayatta,yazılarımla yaşam belirtisi göstermek...Kelimelerin,kelimeler,yaşam destek ünitem olsun.Bunları yeniden yorumlayarak tepki vermeliyim.Sonra bu böyle sürsün...Dört duvar aralarında çok sıkıldım,bana,çiçeklerin en güzelini gösterir misin?Hayatın manası gerçekten ne?Uzun uzun anlatsana...Gerçekten gülümset beni,buradakiler gibi değil,asıldan,içten gelen bir gülümseme nasıl olur?Anlatır mısın,hepsini?
Gülümsetir misin beni?...
İçime girdin bir şekilde,tanır mısın sende beni?
Hep nokta dedin,noktadır dedin,mühim,olan...Benim içime de anlatır mısın bunu?Üç nokta var her köşemde.Gerçek bir noktam olamadı gibi.Kağıdın üzerindeki iz değil sadece sanki.Her cümlenin sonuna konulacak değil gibi.Büyük harflerle de yazmamalıyım sanki,sözlerimde büyüyene dek...Ama bu ayrı,bu senin için,sen içimde bir hayatsın,büyük harfler senin hakkın...
İçten bir yazı olsun istedim bunu.İçimden dökülenlerdir çünkü her kelimem.Saygı çerçevesinde,sevgi gösterisi...
Sende bilecek olsaydın...Bahar geldi diye,nisan yağmurları geldi diye,bu kadar yer ettiğin içimde, bir huzur zerresi olurdu.Sen duyacak olsaydın küçücük cümlelerimi,içim öyle iyi olurdu ki..




Dip not;İlk baharıma yağan bir yağmurda sen olsan...Gökkuşağı çizsen gökyüzüme...
Son not;Bana morun,benim aşkıma benzediğini söylesen,kalbim duracak olur.




Son söz;Bilsen,bildiğini bildirsen...
En son söz;Bilsen ve hissettiğini hissedebilsem...




Nokta koymayı öğrenme yolunda,(sen duyana kadar)biraz mola,
Vesselam...

20100415

Çok amaçlı yazı!

Neden çok amaçlı?
Çünkü birden fazla olay var...Kelimelerim dökülmek için sabırsızlanıyor,başlıyorum...


İlk olarak bugün ne gündü öyle!
Öğretmenlik yaptım.Hemde geometri de.İnanılmaz değil mi =)Anladım konuyu,bir coştum,ben anlatacağım dedim.Sağolsunlar beğendiler öğretmenliğimi.
Sınavlar falan vardı ama sözel tabi o yüzden çok güzel geçti...
Öğle arası yalnız kalma korkusu vardı biraz bende,canım S'im ,yine sevgili S'im beni yalnız bırakmadılar...Çok tuhaf ama komik bir öğle arası oldu bu.Dedik ee okulda kalıyoruz falan cepte para yok,ne yapacağız ya diye düşünürken,aptal fikirler üretip,bu fikirlere çok güldük.Kendini 'babamız' olduğuna inandırmaya çalışan öğretmene gidelim dedi kumral S.Diğer S onay verdi.Tabi ki de gitmedik...
Oturduk öyle konuşuyoruz;
(O öğretmen geçerken)
-Hanifee  biyolojide beslenme konusu vardı ya,o geldi aklıma
+Ha evet vardı,açlık başına vurmuş olmalı...
-Ama aklım bulandı benim açlıktan değil mi?
+Evet tabi.
*Hanife bi hadis vardı komşusu açken tok yatan bizden değildir diye yorumlasana
+Aslında o öyle değil kandırıyorlar bizi,onun aslı şöyle;Öğrencisi aç otururken tok gezen öğretmen bizden değildir olacak o.
*Ya şu açlıkta ne garip bir şey değil mi?
-Bence biz rehber öğretmenle konuşmalıyız.Hocam aç öğrenci psikolojisinden nasıl kurtuluruz,diye soralım.
+Rehber öğretmene gerek yok.Yemek yemek gerek.
*Yemek!
Sonra o adamı görmedik bir daha,gerekte yoktu zaten.
Ellerinde yiyecekle gelen öğrencileri tenhada yakalamak,hatta sınavda çıkacak sorular karşılığı para almak da vardı bu fikirler arasında.Neyse sonucunda artık diğer arkadaşlara selam naber demeyi kesmiş,para var mı diye sormaya başlamışken bir arkadaş imdadımıza yetişti.Doymadık tabi neyse...


Daha sonra bugün sevgili S.'n doğum günü.Doğum günün kutlu olsun...
Okul sonrası aramızda eğlenmek için toplandığımızda coğrafya öğretmeni de vardı.Zavallı kadıncağızın derdi kursu bitirip evine gitmek falan.Testler verdi biz yapmıyoruz,yapamıyoruz tabi.Bir an diğer kumral olan S. geldi elinde pasta, vs. diğer bıdıbıdılarla.Herkes mutlu mesut,tuhaf haller takınıyoruz falan.Hoca pastaları yerken ''kızlar hem yeyip hemde test...'' derken tam..Ciddi olamasınız sesleri yükseldi.O da vazgeçti cümlesini tamamlamaya.Bu mutlu anı paylaşmak istediğimiz insanlar o sırada gitmişti.Üzüldüm tabi.Olsa iyi olurdu =)Neyse benim tipsizliğimin tavan yaptığı fotoğraflar çekildik.Sonra yine mutlu mesut eve döndük.


Ben(artık yalnızım burada),eve dönerken geçeceğim yolun kazılmış,geçilecek bir yer özelliği kalmamış halini görünce tüm o sevinç mutluluk söndü tabi.Yüzlerce seferdir kazılıyor o yollar,elinize ne geçiyor ya?Yolum uzadı daha beter oldum tabi.Neyse buradayım artık.Çok amaçlı bu yazı evet.


1)Aç olmakta güzel olabiliyor.Bazen ama.
2)Nice yıllara S.Bana Haniiiife demeni seviyorum.
3)Yerle derdiniz ne sizin? Rahat bırakın artık şu toprağı!


not;Özür dilerim gereğinden fazla saçmaladım.Hakkınızı helal edin artık.Sıkıcı bi yazı olduğunu farkındayım.

20100412

Evet,böyleyim ben....
Maviyle morun arasında aşk için yaşayan biri...

Yeşilin,güneş parladığında aldığı tatlı rengi,
Seven,öylesine seven biriyim ben...

Sarının turuncuya çaldığı zamanlarda,
Mavi özlemi çeken biri,

Moru anımsadığında aşkı yüklenen biri,
Tüm renkleri içime alırdım da ah bu mavi!

Bu mavinin bu mora karışışı...
Karıştığı yerde beni aşka boğması...

Yine de içimde yeşili arayışım?
Ne zaman diner bu kendimi sorgulayışım?

İçimde mor bir hayat var sakin,ama aşkla dolu,
İçimde mavi bir hayat var,biraz yağmur,biraz dolu...
İçimde yeşil bir hayat var,hem deli hem dopdolu...

Moru seçecekken mavi küsüyor,tam ortalarında birleşecekken yeşil engel oluyor?
Söyleyin,söyleyin bana,hangisi benim bunların?
Hangisi benim gerçek hayatım?



20100410

Çok karışık,kafamın içindeki,içimdeki her şey çok karışık...
Utanasım var her şeyden,herkesten...Karakoç'tan utanıyorum,Bekiroğlu'ndan,Akif'ten ve diğerlerinden de ...İçimde büyüttüğüm insanların hepsinden hatta...Ama hep böyle olduğunda,olan şey oldu...Hoşuma gitti bu ihtiyacımda vardı buna..Ama yine düşününce yine öyle...Başa sarıp duruyor her şey...Meusol yine gök yüzüme doğuyor,ben gök kuşağı serpiştirmek üzereyken tam,olmuyor işte...Yazamıyorum gibi bir şey oluyor sonra...Sürekli aynı şarkıyı ardarda dinlediğimi farkına varıyorum bazen...Bir şey değişmiyor,o şarkıyı dinlemeye hala devam ediyorum.Paylaşmak isterdim...Lanet olsun onuda yapamıyorum...

Parmaklarımın ucu aşınıyor sanki,klavyeye çarparken...En iyi ne yapıyorum diye düşünüyorum da,susup dinlemek en iyi yaptığım şey...

Bugün okul benim yaşamak istediklerim kadarıyla güzeldi...Niyeyse çoğu şeyi yaşamamış sayıyorum...Çoğu zaman hayalde gibiyim...Okul dönüşü uyudum,uyudum(Bir haftanın acısını çıkarma amacı güdülmekteydi)Sonra uyandım...Babama beni uyandırma çabasından dolayı çemkirdim...Rüya sonrası çok yorgun oluyorum,gözüm açıkta kapalıda olsa rüyadayım ya zaten...Bilmiyorum şimdi üzüldüm bak hatırlayınca...Birden bağırdım falan,uyku hali değil mi ya,(öyle de kandır)..olmadığını bende biliyorum...Sonra annemin ayağına bastım yanlışlıkla,ağladı lan, valla,üzüldüm tabi.bilerek yapmamıştım tabi,üzülüyordum onun için ta ki,tekme tokat bana gelinceye kadar...Neyse,yine de seviyormuş gibi yapmayacağım,yapamam...Babamın tüm ailesinin toplandığı gün orada yalnız oluşumu hiç unutamam blogum...O düşüncesizin benim kızıma bakıver hadi falan dediği gün nasıl ağladığımı bir ben biliyorum,birde banyodaki eşyalar...Ve bunca şeyden sonra yeniden  beraberken bile neler yaşandığını ben biliyorum...

Zardanadamın dediği gibi; kaçacağım birgün buralardan gözlerimi kapayıp gökkuşağı düşleyerek...

Ve hiç kimse olmayacak blog...Annem olmayacak,babam zaten olmayacak...Yalnız ben ve benlerim olacak...Her gece,Tanrıya sığınacağım yine...Her kayboluşum da bir O'nu arayacağım...Cidden gitmek istiyorum şimdi.Saçma bir sakinlik var üzerimde...

Sever gibi yapamıyorum,gerçekten sevmediğim şeylere...Çok az şeyi seviyorum nedense...
Yağmuru,bukle bukle saçları olan kızı,meusol'u,yalnızadamı,oolmakistediğimkadını....
Başka bir şey yok hayatımda...

Bu yazıda da anlam birliği yok...Olmasında zaten...Özgür olun canım seslerim...İstediğiniz gibi dağılın,yerin yüzüne...
Fark ettim de hala o şarkıyı dinliyorum...







sing with me, if it's just for today...
mabye tomorrow the good lord will take you away...

20100402

Beyin ezmesi....

Mesela çok güldüm ben buna...
Aslında çok gereksiz böyle yerler yahu değil mi ama değil mi?
Allah'tan böyle yerler nedir hiç bilmedim ben.Canım bizim zamanımızda yoktu zaten...Ama cidden önemli bir sorun bu.Zavallı minnacık çocukların anne-babadan öğrenmesi gereken şeyler varken bütün gün böyle bir yerde tıkılı kalması niye.Zaten çocuğu böyle yuvalara falan tıkan zavallı beyinlere de acıyorum ben.Çalış çalış hayat geçmez ki böyle...Otur evinde çocuğun senin ağzından öğrenmesi gereken şeyleri öğret mesela...Eh böyle yuvalarda falan büyüyen çocuk tabi hayattan bezmiş bir insan olarak yaşar tüm hayatını...Daha küçücük çocuk be insaf...Biraz bırak dilediği gibi oynasın çocukcağız...O yaşta onu oraya tıkarsanız ne çocukluğu kalır onun ne başka bir şey...Şu saatte yat, şu saatte kalk, şu saatte yemek,hatta şu saatte çiş yapacağız yavrum diyen özürlü insanların arasında büyümek  o çocukta iyi değil kötü etki bırakır sayın ebeveyn...Bence tabi bence....
Sonra ne bileyim,o zavallı yavru büyüyüp de hesap sormaz mı size çocukluğumu mahvettiniz diye...Ya of bırakın işte...Aslında hayat ağaçların,çiçeklerin,böceklerin olduğu yerde...Mesela git çocuğunla böyle bir yere fotoğraf çek beraber...İlla her çocuk erken yaşta hayatın sıkıcılığını yakından görmek zorunda mı...Bence bakın bence diyorum,insanlığın doğasına aykırı bu...O kadarcık çocukların beyni çalıştırılmaz, ezilir böyle... Niye saçma dünya hayatında gerçekten yapman gerekenleri yapmıyor da başka uğraşlar içinde oluyorsun ki?
Şöyle bir dünyaya bakınca hiçbir şey yapasım gelmiyor gelecek için...Okula gitmekten bile soğuyorum o derece...İsteyen istediğini yapmalı,isteyen istediğiyle muhatap olmalı.Sonra devamsızlık sorunu olmamalı...Ve ben şöyle bir bakınca tüm yaz okulun yolunu tutacağım için nefret ediyorum olan biten her şeyden...Neyse,keşke her şey böyle sıkıcı yaşanmak zorunda olmasaydı...